“Kadına Şiddet”
Ne kadar kalıplaştı, ne kadar dilimize yerleşti ve maalesef artık ne kadar kanıksadık değil mi?
Türkiye’de her sene ortalama 400 kadın partneri, aile bireyleri tarafından katlediliyor.
Kadına şiddete karşı her türlü kampanyayı, oluşumu, projeyi desteklemeye ve takip etmeye özen gösteririm.
Oldukça hassas olan ve toplum vicdanını en derinden yaralayan bu konuyla alakalı avukat arkadaşlarımla davaların gidişat ve içeriğini öğrenmeye yönelik sohbetler edip, psikolog ve sosyolog arkadaşlarımla ise bu olayların temelini incelemeye her zaman bir siyaset bilimci olarak gayret gösteririm.
Ancak maalesef bir grup var ki:
Kadına Şiddet üzerinden etnik kökenci söylemlerde bulunup, “roza, gül” gibi takma isimlerle bu konuya su katıyorlar.
Kadına şiddete hayır demek için bir lakaba, kitaba, şiire sığınmaya gerek yoktur.
Bu konu üzerinden siyaset yapmak, bu konu üzerinden ortalık karıştırıp fitne salmak bugüne kadar öldürülen tüm Münevver’lerin, Emine’lerin, Şule’lerin, Ceren’lerin ve adını bilmediğimiz nice kadının kanını eline bulaştırmak demektir.
Kadına şiddet konusu üzerinden ilçe siyaseti yapmak, ilçe siyasetine karşı siyaset yapmak ise zannederim ki hiç bir büyüğümün isteyerek yapacağı bir iş değildir.
Etnik köken ayrımcılığı yapan bir grubun kadına şiddete karşı samimi bir tutum sergileyeceğini de düşünmüyorum.
Ezcümle, bazı konular vardır ki onlar siyaset üstüdür karışılması ve parmak basılması doğru değildir.