Türkiye’de Erken Seçimler

Seçime, siyasete fazlasıyla entegre olmuş ve her fırsatta bunları gün yüzüne çıkaran bir toplumuz. Gündelik sohbetlerimizin mihenk taşını ise siyaset oluşturuyor. Peki mihenk taşı durumunda olan siyasi konuşmalar seçim sonuçlarını etkiliyor mu? Veya halkın konuştuğu siyaset ile Ankara’da yapılan siyaset aynı mı? Halkın derdi erken seçim mi yoksa kaynamayan tenceresi mi?

Muhalefet partilerinin sıklıkla kullandığı kaynamayan tencere deyişi Türkiye siyasetini etkiliyor mu? 2001 krizinde her birimizin aklında kalan ikonik bir kasa fırlatma görüntüsü vardır.

Makroekonomik dengesizlikler her ne kadar seçmen oyunu etkileyen etmen gibi gözükse de makroekonominin mikrodaki etkisi sonucu seçmen yüzde puan farkına bakmaksızın oy verir.

2007 erken seçim sonuçlarında AKP 12 yüzde puan oy arttırarak iktidara geldi. Yani artık %46 oy alıyordu. Makroekonomide yüksek büyümenin mikroda yarattığı istihdam balonu sebebi ile halkta ekonomik “refah” karşılığı bulmuşlardı. AKP iktidarının ikinci dönemi 2001 krizi sonrası Kemal Derviş reformları ile düzlüğe yaklaşan ekonominin eseri oldu. Ancak reel büyümede ilk dönemindeki parıltıyı yakalayamayan AKP 2009 itibari ile ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kaldı. Artan işsizlik rakamları, çift haneli enflasyon ve duran büyümenin karşısında hızla artan cari açık vardı. 2011 seçimlerinde 3. Dönem iktidara gelen AKP makro ve mikro ekonomide yaşanan bozulmaların sandığa yansımadığı bir seçim yaşattı. Ancak şunu akılda tutmak gerekir: Seçmen yaklaşık son 12 ayı hatırlayarak oy verir. Krizin pik noktası olan 2009 Mart yerel seçimlerinde AKP krizin bedelini 8 yüzde puan oy kaybı olarak ödeyecekti.

Dalgalı kur ekonomisi tarzında inişli çıkışlı ve son dönemde bolca inişli bir ekonomi tablosu izliyoruz.

Bütün bu ekonomik iniş ve çıkışlardan odak noktası saptırmak için ise malum siyasi süreçler yaşandı. Halkın gündeminde 24 saat siyasi söylemler tutularak bir diğer deyişle halkı oyalayarak siyasi değişiklikler silsilesi yaşandı ve zannedildi ki erken olacak her seçimde Türkiye daha iyiye gidecek. 2010 Anayasa referandumu ile başlayan süreç 7 Haziran 1 Kasım seçimleri ile evrilip 2017 “Havet” Referandumu ile başka bir boyuta taşındı. 2018 erken genel seçimi ve 2019 yerel seçimlerinde İstanbul seçiminin yenilenmesi ile halkın son 10 yılda seçimlere bakışı kökten bir değişime uğradı.

İnançsız muhalif seçmenden sandık başında bekleyen muhalefete ve iktidara dönüşen seçmen yapısı siyaseti Türkiye’de sokağa indirdi.

“Dikeyde başarıyı yani iktidar ofisini ele geçirmek için yatayda yapılacak ittifaklara ihtiyaç duyulan bu sistemin Türkiye Cumhuriyetine faydası yoktur.”

Erken seçim sesleri mevcut sistemde partizanlaşmış Türk seçmenini köpürtmekten başka bir niyet taşımamaktadır. Sistem değişmedikçe erken seçim olması %1’lik partilerin sistemde kilit rol oynamasına ve farklı görüşten olup mecburen kurulan ittifakların devamına sebep olacaktır.

Sistem değişikliği şart. Türkiye tek kişinin eline bırakılacak kadar düz normlara sahip bir ülke değil. Pandemi sürecinde de bunu gördük. İşinin ehli, liyakat ehliyeti yüksek kişilere ihtiyacımız var. Pandamı döneminde vaka-ölüm sayılarından daha çok gündemizde olan bir konu vardı: Maske. Dağıtımından satışına Türkiye’de kriz haline dönüşen bir konu oldu. Yaklaşık 3 yöntem değişikliğinden sonra hükümet en son olarak doğru hamle ile taban fiyattan satışa müsade etmek durumunda kaldı.

İktidar ortaklarından ziyade iktidarın isteklerini meclise getiren kimseler tarafından dile getirilen “milletvekili transfer yasağı” teklifi son günlerin akıl bulandıran hamlesi olarak gündemimizde. Siyasi Partiler Yasası'nın 36. maddesine göre: Bir siyasi partinin seçime katılabilmesi için, "İllerin en az yarısında (41 il) seçim gününden en az 6 ay önce teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olması veya TBMM'de grubunun (en az 20 milletvekili) bulunması" gerekiyor.

Bu kanun 2018 yılında İYİ Partililer tarafından neredeyse ezberlenmişti. Çünkü erken seçim senaryoları İYİ Parti’yi seçime sokmamak yönünde olmuştu. Ancak İYİ Parti’nin kurucularla yaptığı Aralık kurultayı ve hızlı teşkilatlanması seçime götürmeye yetecekken ne olur ne olmaz diye CHP’nin 15 vekilinin İYİ Partiye geçişi meclis grubu kurdurtmuş ve seçime gitmesinin önünü açmıştı.

Yukarıda belirttiğim gibi %1 bu sistemde çok şey değiştiriyor. Siyaseten tasvip etmesemde Deva ve Gelecek Partilerinin olası erken seçime girmesinin önünü kapatmak için görüyoruz ki transfer yasağı gibi bugüne kadar Cumhur İttifakı lehine olan transferleri yasaklamaya yönelik adımlar atılmaya çalışılınıyor.

Benim erken seçim öngörümü en çok kuvvetlendiren olgu transfer yasağı ancak Ramazan Bayramında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi parti teşkilatıyla bayramlaşmasında verdiği “sahaya inin” talimatı transfer yasağı kadar erken seçim ihtimalini kuvvetlendiriyor.

Çok partili hayata geçiş sonrası Türkiye’de seçim aralığı ortalama 2.5 yıl. Yani 2021 yılının ilk aylarında bir erken seçimden bahsedebiliriz. Elbette siyasette 24 saat çok uzun bir süre. Erken seçime hodri meydan diyen muhalefet partileri ve göz kırpan iktidar pandemi sonrası vatandaşı sandığa gitmeye ikna eder mi ilerleyen günlerde göreceğiz. Türkiye’nin seçimden önce pandamı dolayısıyla açılan yaralarını sarmaya ihtiyacı var. Seçimden daha önemli konuşulması gereken konularımız var: Artan işsizlik oranı, bozulan ekonomimiz ve en önemlisi vatandaşın tenceresini kaynatmasına ihtiyaç var.

Türkiye için demokratik ve iyi günlerden başka bir isteğim yok. Vatandaşı mutlu bir ülke olsak hepimize yetecek…