DEVA Partisi Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı İdris Şahin, Ataşehir İçerenköy  İnal Aydınoğlu Kültür Merkezi'nde düzenlenen aday tanıtım programı öncesinde basın mensuplarına; DEVA Partisi'nin Türkiye genelindeki aday sayıları, partinin sloganı, rakibi Murat Kurum ile ilgili soruların yanısıra Kanal İstanbul ve Anayasa değişikliğine dair önemli açıklamalarda bulundu.

TÜRKİYE'NİN 81 İLİNDE 550 ADAYLA SEÇİME GİRİYORUZ

DEVA Partisi Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı İdris Şahin, "DEVA Partisi Türkiye'nin 81 ilinde, ilçe ve beldelerinde yaklaşık 550 yerde belediye başkan adayı gösterdi. Bunların içerisinde 73 il merkezi var. 51 İl'de İl Genel Meclisi, 30'unda meclis üyeleri listelerini verdi. DEVA Partisi'nin ana sloganı belli. Temiz toplum, temiz siyaset, temiz belediyecilik. Ehliyetli, liyakatli kadroların iş başına gelmesi ve kendisine emanet edilen şehirlere ihanet etmeyecek bir yönetim anlayışı vaat ediyoruz. Bunu gerçekleştirirkende, DEVA Belediyesi mottosu altında bir bildirgeye imza attırarak belediye başkan adaylarımızı gösteriyoruz. Kimsenin kapısının önünde bekleyen isimleri, DEVA Partisi aday yapmadı. DEVA Partisi kendi teşkilatları içinden ve dışından doğrudan başvuru yapan isimlerle milletimizin huzuruna çıkıyoruz. Tertemiz kadrolarımızla seçime gidiyoruz. İsimler netleşti. İstanbul'da gümbür gümbür kendi alın terimizle bir kampanya başlatacağız. Kendi imkanlarımızla bugünlere kadar geldik. Hiç bir kamu kaynağı kullanmadan, milletin özünden gelen milletin temsilcilerini belediye başkan adayı ve meclis üyesi adayı olarak sunuyoruz. 

İSTANBUL'A DEVA BELEDİYECİLİĞİ YAPMAK İÇİN ADAY OLDUK
İstanbul herkesin ve dünyanın göz bebeği olan bir şehir olması bilinci ile bu şehrin eksik kalan yönlerini tamamlamaya, bu şehre ter temiz DEVA belediyeciliği yapmak üzere aday olduk. İnşallah milletimizce bize bu görev tebliğ edilirse, helalinden nasıl yapılır bunu herkese göstereceğiz. 

KANAL İSTANBUL PROJESİNİ DESTEKLEMİYORUZ

Kanal İstanbul projesini tamamen ortadan kaldırıp, hayat İstanbul projesini ortaya koymak isteyen bir siyasi hareketiz. Hayat İstanbul içerisinde son derece modern, vatandaşın güvenli ve huzurlu bir şekilde yaşadığı bir İstanbul var. Kanal İstanbul projesinin İstanbul'a yapılacak bir ihanet olduğunu biliyoruz. Kesinlikle Kanal İstanbul projesini desteklemiyoruz. Hem montrö boğazlar sözleşmesi, hemde deprem düşünüldüğünde Kanal İstanbul projesinin ne stratejik açıdan doğru olduğunu, nede İstanbul'un jeolojiği açısından uygun olmadığı kanatindeyiz. Bu bir rant projesidir. Biz Kanal İstanbul'un parasıyla, Türkiye'nin suya ihtiyaç noktalarını suyla buluşturacağız. Ve buradaki kanallar Türkiye'ye bereket olarak geri dönecek. Sadece belirli bir kesimin, körfezin iştahını kabartan değil, Anadolu'da ve Türkiye'de bütün toprakları suyla doyurabilecek projeleri hayata geçireceğiz. Kırsal üretimi arttıracağız. Kanal İstanbul'a harcanacak parayla, İstanbul ve Türkiye'nin tamamına sulama kanalları yapılabilecek imkan var. Buna dair çalışmalar yaptık ve bunu tarım eylem planımızla ortaya koyduk. 

İSTANBUL'DA YARIŞAN MURAT KURUM DEĞİL SAYIN ERDOĞAN'DIR
İstanbul seçmeni, iki kutuplu bir İstanbul'a mahkum değil. TOKİ Bürokratı olan Murat Kurum'un neler yaptığı ortada. İstanbul bürokratik bir zihniyet ile yönetilmeyecek kadar önemli bir şehir. İstanbul'da belediye başkanı olacak kişinin, hiç bir vesayetin altında olmaması gerekir. İstanbul'da yarışan Murat Kurum değil, sayın Erdoğan'ın kendisidir. Kendisine rakip olan tüm siyasi partilerin adayları, sayın Erdoğan ile yarışıyor. Biz Kurum'un o dönemde atmış olduğu imzaları elbet bir gün yargı önünde hesap verecektir, ondan şüphe yok. Bu yerel seçimlerde, toplumun güçlü sarı kart göstermesi gerekiyor. Öyle bir sarı kırmızı kart göstermeli ki, ayağını denk almalı iktidar ve farkına varabilmeli. Hem çevre, TOKİ, deprem ile alakalı sayın Kurum hakkıyla görevini yerine getirmemiştir. Eğer yerine getirmiş olsaydı, bugün bizler bu sorunun muhattabı olmazdık.

İSTANBUL'UN EN ÖNEMLİ SORUNU DEPREM, TRAFİK, DÜZENSİZ GÖÇ

Depreme dayanıklı bir İstanbul haline gelmiş olur, İstanbul için bambaşka şeyleri konuşuyor olurduk. İstanbul'un oysaki şuan en önemli problemi birincisi deprem, ikincisi trafik, üçüncüsü ise düzensiz göçmenlerle alakalı yaşam koşulları İstanbulu artık sık boğaz haline getirmiş. Bu üç temel meselenin  tamamında iktidarda olan AK Parti'nin adayı olan Murat Kurum, hem bürokrasi hemde bakanlık yaptığı dönem içerisinde buralarda elle tutulur bir icraati söz konusu değil. 2017 yılında değişen anayasa ile birlikte soruşturma komisyonları kurulması güç haline geldi. Bunları değiştirmeden, şuanki parlamentoda onları sorgulayacak bir güç yok. Kanal İstanbul projesi ne İstanbul'un acil problemi, ne de Türkiye'nin ihtiyacı. Bu tamamen yalnış bir proje. Rant odaklı. Bu arkadaşların gözlerinden dolar fışkırıyor, gözleri yeşil doları görüyor, tabiatın yeşilini ise görmüyorlar. Bugün sayın Kurum, Kanal İstanbul'u halkımıza soralım diyorken, sayın Kurum'un bağlı olduğu Erdoğan ne pahasına olursa olsun bu kanalı yapacağız dedi. Son sözü Erdoğan söyler, sayın Kurum'un söylediği söz ne İstanbul'u nede Türkiye'yi bağlamaz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olursam, Kanal İstanbul'u o günün koşuluna uygun şekilde İstanbulluların yararına kullanacağız ve asla imar rantına izin vermeyeceğiz. İstanbul'un depremini önlemek gerektiğini unutmadan, 16.5 milyon insanın menfaatine göre önceliği vereceğiz.

MEVCUT İKTİDAR ÖNCE ANAYASAYA UYSUN, SONRA SİVİL ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN BİZE GELSİN!

Mevcut iktidar anayasaya uymuyorlar. Anayasal bir hukuk devleti olduğumuzu unutuyor. Önce bu anayasaya uysunlar, sonra bizim önümüze anayasa değişikliğini getirsinler. Biz DEVA Partisi olarak bu samimiyetsizliği görüyoruz. Anayasa konusunda, hukukun üstünlüğü konusunda sınavdan ve testen geçemeyen bir iktidarın getireceği bir değişikliğe biz DEVA Partisi olarak hiç bir zaman destek vermeyeceğiz. Gerçek anlamda sivil bir anayasa istiyorsanız, hukukun üstünlüğünü içselleştirmiş insanlar bu anayasayı yapabilir. Buda toplumun tamamının uzlaşısı ile olur. Birini dışlayarak, ötekileştirerek anayasa yapılmaz. Şu ortamda, kaotik ortamda, bu kadar otoriterleşen iktidarla sivil bir anayasa çalışması söz konusu olmaz. Anayasa konusunda toplumun %97'sinin oyunu alan bir parlemento, sivil anayasa yapabilir. Ama bunu yaparken üniversitelerden, sivil toplum kuruluşlar, sendikalar gibi toplumun bütün kesimini içine alan gerçek anlamda kuvvetler ayrılığını özümseyen insanlarla bu anayasa yapılabilir. Bu arkadaşlarımız kuvvetler ayrılığını özümsemiyor. Anayasanın açık amir hükümlerine uygun cevaplar vermiyor, anayasanın emrettiği kuralları yerine getirmiyor. Anayasa mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları mahkemelerinin kararlarını uygulamayan bir iktidardan, sivil bir anayasa yapması beklenemez.