Abdülsamet, pilavcı dükkanını açarken oto sanayideki usta ve çırakları düşünerek yer seçimini yapmıştı. Ancak bir arka sokağın yerli kadar yabancı turistlerinde arz-i endam ettiği bir mahal olduğunu gözden kaçırmıştı. Aslında onlara da pilav satabilirdi. Nitekim turistlerde kısa sürede mekanı belledi, gelmeye başladılar; ama işemenin tadını, şevkini çıkarmak için. Çünkü tabelada öyle yazıyordu. Üstelik kendi memleketlerinde bile işemeye böylesine davet eden bir tabela görmemişlerdi!
Abdülsamet hep farklı olmak isterdi, açacağı pilav dükkanı da farklı olmalıydı; en azından imaj olarak. “Yeni Nesil Pilavcı.”
Şimdi burada yazarken bile ben de merak etmedim değil, yeni nesil pilav nasıl bir şeydi!
Pirinci mi, pişirilişi mi, sunum ve sosu mu, glutensiz mi vs vs uzat uzatabildiğin kadar.
“Yeni nesil ifadesi müşteriyi cezbeder, çeker ama bu atraksiyon yetmez, sana güzel bir İngilizce tabelada yaptırmalı” dedi arkadaşı Necip.
Başkalarının Türkçe kelimeleri deforme ederek yaptıkları tabela örneklerine çokça şahit olmuşlardı zaten. İlk akıllarına gelende aynı sokaktaki turşucu PASHA olmuştu zaten. Hemen beyin fırtınasına başladılar, PİLAV ’ı farklı farklı eğirip büğürüp denediler. Bazı yerlerde PİLOV diyenlerimizin var olduğunu anımsadılar, hem İngilizce ’de “e” i olarak okunuyor, i yerine direk e yazıp pilov’un lov’una da bir e eklediler mi oldu sana PEELOVE. Love u ayrı yazarsak “PİLAV AŞKI” olur dedi arkadaşları Tarık.
Klasik pilav müşterisi bu alengirli tabelayı içerik olarak fark etmedi bile, zaten etselerdi İngilizce acayip sloganlar içeren o giydikleri bazı tişörtleri asla sırtlarına geçirmezlerdi!
Abdülsamet, pilavcı dükkanını açarken oto sanayideki usta ve çırakları düşünerek yer seçimini yapmıştı. Ancak bir arka sokağın yerli kadar yabancı turistlerinde arz-i endam ettiği bir mahal olduğunu gözden kaçırmıştı. Aslında onlara da pilav satabilirdi. Nitekim turistlerde kısa sürede mekanı belledi, gelmeye başladılar; ama işemenin tadını, şevkini çıkarmak için. Çünkü tabelada öyle yazıyordu. Üstelik kendi memleketlerinde bile işemeye böylesine davet eden bir tabela görmemişlerdi!
Amma velakin alt tarafı bir pilavcı dükkanı ve kadın-erkek için tek bir tuvaleti vardı bizimkinin mekanının, müşterinin ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktı!
Şimdi Necip’i arıyor “başıma bu derdi sen açtın” diye. Necip’te haber yollamış, “pilav tezgâhını kaldır, sağlı sollu pisuarlar yerleştir, daha çok kazanırsın!”
Marka hikayelerine Coşkun Sabah’ın CS’i devam edeceğim.
Recep Ali Aksoylu /Yeşilbahar Cafe BOSTANCI
23.01.2025
hashtag#işveişletmeyazıları hashtag#marka hashtag#rice hashtag#pilavci