HARBİYE / İSTANBUL

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Tek amacımız, 16 milyona hesap vermek” diyerek, 23 Haziran’dan sonraki ilk 6 aylık icraat dönemini, Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaştı. İmamoğlu daha sonra, Kanal İstanbul’dan İSKİ’nin deniz suyu arıtıp arıtmayacağına, 81 atın ölmesiyle tekrar gündeme gelen Adalar’daki faytonculardan Çince tabelalara kadar çok geniş alanda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Yerli ve yabancı basın mensuplarının soruları ve İmamoğlu’nun yanıtları şöyle:

-UMARIM YANLIŞTAN DÖNERLER-
Soru: Kamu bankalarının İBB’ye kredi vermemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?


“Milyarlarca liralık cari işlemlerimiz hala kamu bankalarında sürmekte. Bu noktada kamu bankalarının yapmış olduğu bu yanlış yönetim süreci inşallah bir an önce sona erer. Tereddüdümüz şudur ki tümüyle siyasal bir anlayışla süreç yönetimi bu kamu kurumlarına olan güvensizliği artırır. Toplum nezdinde de itibarını kaybettirir. Günün sonunda kaybedecek olan, yüzyılı aşkındır var olan bu kamu bankalarının varlığı ve itibarıdır. Onu da biz istemeyiz. Çünkü kamu kurumları halka aittir. Kamu bankaları da öyle. Bugünün iktidarı belki birkaç yıl sonra olmayacak. Bir başka iktidar gelecek, o zaman biz itibarsız bir kamu bankası görmek istemeyiz. O yüzden umarım bu yanlıştan bir an önce dönerler.”

-BAKANLIKLARLA İMZALANMIŞ PROTOKOLDEN ÇEKİLİYORUZ-
Soru: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED Raporu onaylandı. Bu ÇED raporunda hangi kamu kurumlarının görüşlerini eksik buluyorsunuz?


“2018 yılında İBB’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Ulaşım ve Altyapı Bakanlığı ile bana göre usule uygun olmayan bir şekilde imzalanmış olan işbirliği protokolünden biz çekiliyoruz. Bu kararımız nettir. Çekildiğimizi her iki bakanlığa yazılı olarak iletmiş durumdayız. Protokol yetkisiz bir imzayla devreye sokulmaya çalışılmıştır. Kanal İstanbul’un birçok detayını açıklayacağım toplantıyı 25 Aralık Çarşamba günü saat 09:30’da Saraçhane İBB binasında yapacağım. Burada size Kanal İstanbul ile ilgili bir fotoğraf çekeceğiz ve hukuksuz protokolün tüm detaylarını paylaşacağız. Bunun içinde ÇED raporunda olması gereken, yazılıp geri çekilen ya da yazılan bir raporun ‘sehven yazılmıştır’ deyip başka bir raporun yollanması gibi süreçleri çok önemsiyoruz. Bunların hepsini sizlerle paylaşacağız. Çarşamba günü İstanbulluların aydınlanacağı önemli bir gün olacak. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasına da gelecek olursak; ‘Kanal İstanbul’u yapalım’ diyenlerin cümlelerini hatırlayalım. ‘Kazayı vuruyoruz, ihaleyi yapıyoruz, ÇED raporunu geçiriyoruz, yurt dışından para bulacağız.’ Ya da ‘Otur işine bak.’ Biz de diyoruz ki bizi akılla bilimle ikna edin. Bize talimat vererek değil… Ben biliyorum ki Kanal İstanbul’un mali raporunu bile bilmiyorlar. Yan mali olarak Kanal İstanbul’un ne kadar mal olacağı konusunda kendilerinin bile net bir fikri yok. Ben bu işi bilen, çıktığı günden itibaren bu süreci titizlikle takip eden biri olarak söylüyorum. Sorsanız 13 bin sayfa rapor varmış. 200 tane bilim adamı işin içindeymiş. Dün akşam TV programında sunucu, ‘Katılacak bilim adamı bulamadım’ dedi. Bir kişi gelmiş oraya, söylediklerinden de bir şey anlamadım. Nerede o zaman yüzlerce bilim insanı. Bize akılla, bilimle cevap verin. Aksi taktirde ben ‘Allah akıl versin’ diye dua etmeye devam edeceğim. Yani o kadar çok şey var ki… Yapılan 100 binlik Çevre Düzeni Planı ortada yok. Şahıs arazilerinin devri yapılmamışken, kamulaştırma süreçleri olmamışken… İSKİ’nin önünde Kanal İstanbul ile ilgili 11,5 milyar liralık yatırım planı var, daha önceki yönetimin yaptığı. O da güncel değil. Bunları kim yapacak? Daha bunlar belli değilken neyin ihalesini yapıyorsunuz? Hangi ÇED raporundan bahsediyorsunuz? Mevcut kabine dahil, bundan önceki kabinelerde bakanlık yapmış olanların dahi inanmadığı, kalben değil sadece dille ikrar ettikleri bir süreci anlatmaya çalışıyorlar. İstanbul’u bir maceraya sürükleyemezsiniz. Bir insana bu şehri emanet etmeyen insanlar, bir avuç macerapereste de İstanbul’un geleceği ile ilgili karar vermesine izin vermeyecekler.

-PAYDAŞLARIMIZI SÜRECİN İÇİNE KATACAĞIZ-
Soru: Eminönü Meydanı düzenlenmesi konusunda çalışmaların devam ettiğini biliyoruz. Belki balıkçılara yer verecek İBB demiştiniz. Biraz daha olgunlaştı mı proje?


“Ben, ‘Oradaki balıkçılara yer vereceğiz’ diye bir cümle kurmadım. Şöyle bir cümle kurdum. ‘Kuracağımız sistemde oradaki balık tezgahlarını İBB kurumları üzerinden yönetmeyi öngördüğümüz bir süreci oluşturduğumuzda oradaki meslek sahiplerine de iş imkanı tanırız. Kimsenin sokakta kalmasına vicdanımız elvermez.’ Bir başka husus: Eminönü, Sirkeci, Sarayburnu hatta Gülhane Parkı, tüm bu alanlar çok önemli. Sirkeci garıyla birlikte bütün bu alanın bütüncül bir şekilde turizme hizmet etmesi konusunda bilinçli, seviyeli, görüntü kirliliğinden uzak, çağdaş görüntülere kavuşmuş bir şekilde ele alınarak hizmet etmesini istiyoruz. Bu konuda çalışmalarımız çok ciddi bir şekilde sürecek. Tüm paydaşlarımızı sürecin içine katıyoruz. Şu anda tüm kararları alınmış bir ortamın neticeye kavuşmamasının sebebi, sürecin henüz tamamlanmamasıyla ilgili. Ümit ediyorum fazla sürmez, yılın ilk çeyreğinde orada akılla ve bilimle sürece başlarız.

-BİZ YATIRIM YAPARKEN AYRIM YAPMAYACAĞIZ-
Soru: Bütçe görüşmesi sırasında grafik göstermiştiniz. Ciddi bir borçlanma gözüküyordu. Buna sebep olan önceki borçlar mıydı yoksa 2013’den başlayan bir takım yatırımlar mıydı? Bütçede kambura sebebi neydi? Bütçe yönetim tarzıyla ilgili ne söylemek istersiniz?


“Göstermiş olduğum tablo 2013 yılından sonra ortaya konan yanlış yatırım planlanmasının yarattığı aşırı borçlanmadır. Bu sadece 2014’ten sonra oluşmuş olması değil, ben bunu beş artı beş yıllık bir yanlış yönetim olarak tanımladım. Ama son beş yılda açığa çıkmıştır. Bütçesi planlanmamış yatırımlar, verimli yatırım planlanması yapılmamış bir takım işler. Bunu her ilçede görebilirsiniz. Her ilçede derken 14 CHP’li ilçe hariç görebilirsiniz. Böyle bir adaletsizlikle yapılmış yatırımlar süreci dengesiz bir finansal tabloya dönüştürmüştür. Burada bir yandan borçluluk artmış, biryandan da verimsiz projelerin geri dönüşümü oluşmamıştır. 60 milyarı aşan, tümüyle borçluluk tablosundaki yükseliş bundan kaynaklı. Bunun bir anda aşağı inmesi mümkün değil. Çünkü şu an sahada ne yazık ki onlarca proje var ve maalesef çoğu verimsiz. Birkaç tane başlamak üzere olan projeyi bu yüzden iptal ettik. Bunlardan sadece bir tanesi bir buçuk milyar liralık kaybı sağlayan bir projeydi. Tümüyle yanlış ve gereksizdi. Bütün bu yanlışlıklar üst üste, çok kötü yönetilen son beş yıl ve bunu hazırlayan bir önceki beş yıllık dönemin sonucudur. Geldiğimiz noktada önce bu süreci durdurmak, verimli, getirisi olan projelerle, çevre ve deprem gibi öncelikli konuları yöneterek, önceliklim konuları belirleyerek, önce durdurup sonra o makası aşağıya doğru kapatmak niyetindeyiz.”

-YARDIM DAĞITTIĞIMIZ İNSANIN OLMADIĞI BİR İSTANBUL VAR EDELİM-
Soru: Ekonomik sıkıntılardan dolayı intihar vakaları gündemde. Bu konuda ne söylemek istersiniz? İBB’nin buna bakışı nedir?


“Bunları duymak bizi üzüyor elbette. Bir an önce bu ekonomik zorlukların sona erdiği, Türkiye’nin gerçek sorunlarıyla yüzleşip bunlarla ilgilenen ve çözüm bulan bir ekonomik program bekliyoruz merkezi hükümetten. Öncelik bu olmalı. Kanal İstanbul vesaire olmamalı. Bu bağlamda şehir içerisindeki yoksulluğu gidermek adına bazı temel ihtiyaçları gidermek adına öncü politikalar üretebiliriz. Zaten kent yoksulluğuyla ilgili bir kısım projelerimizi anlattım. Ulaşımı ucuzlatmaktan, çocuklara süt vermeye varıncaya kadar. Birçok konuyu sizinle paylaştım. Bunların yetmediğinin de farkındayız. Devamını yapmak ve toplumun bu yoksulluk günlerini paylaşmak zorundayız. Bu 16 milyon insanın vicdanı adına, sosyal belediyecilik adına şart. Ama dilerim ve isterim ki, bir an önce yardım dağıttığımız insanın olmadığı bir İstanbul var edelim. İş ve istihdamı desteklemek adına politikalarımız anlattım. Yerel belediyelerin elinde kocaman bir sihirli değnek yok. Ama paylaşabilen ve bu süreci tolere edebilen vicdan olduğu zaman bunları hafifletebilirsiniz. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.”

-GÖNLÜM FAYTONLARIN GEREKLİ OLMADIĞI YÖNÜNDE-
Soru: Bir süre önce hayvan hakları savunucuları ile İBB’de görüşmeleriniz oldu. Adalardaki Faytonların kaldırılıp kaldırılmayacağı yönünde de son günlerde tartışmalar var. Sizin bu konudaki görüşmeleriniz nelerdir?


“Aslında bu konuda da altı aydır sürecin içindeyiz. Bu kapsamda bizim için önemliydi. Arkadaşlarım Adalar’da çalışmalar yaptı. Süreç halen devam ediyor. Adalar Belediyemizin, Belediye Başkanımızın da içinde bulunduğu bir süreç. Açıkçası adım adım neler olacağını sizinle paylaşmak istiyorum. Öncelikle ulaşım gelecek yaz sezonundan itibaren net olarak elektrikli lastikli araçlarla yapılacak. Toplu ulaşımdan bahsediyorum. Bütün vatandaşlarım duysunlar. Ve dizaynı mutlak Adalarla uyum içinde olacak olan elektrikli lastikli taşıma araçlarıyla sağlanacağını belirtmek istiyorum. Yine turistik amaçlı yolculukla ilgili belirli güzergahlarlarda yine Ada yaşamına uygun, yazlık tarzına uygun, etrafı açık 2 veya 4 kişilik şeklinde elektrikli araçlarla beraber, bunun dünyada örnekleri var. Bu araştırmalarımız devam ediyor. Bu şekilde yapılacak, bunun da altını çizmek istiyorum. Turistik amaçlı gezilerden bahsediyorum. Gerçek ihtiyaç sahipleri dışında kalan kişilerin kullandığı bireysel elektrikli araçların yerine kapıdan kapıya hizmet verecek bir ulaşım sistemini de oluşturuyoruz. Burada da biz özellikle bu insanlara, oradaki komşularımıza böyle hizmet vereceğiz. Adalar’da bisiklet kullanımına ayrı bir önem ve düzen getireceğiz. Bununla ilgili tüm yatırımlarımızı hazırladık. Yaz dönemine yetiştirmek adına, 25 yıldır ihmal edilen Adalar’ın bu eksiklikleri, Büyükşehir ve Adalar Belediyesi işbirliğiyle yerine getireceğiz. Bu arada şu anda yaşadığımız duran fayton hizmeti nedeniyle, yaşanan acı olaydan sonra, buradaki süreci Büyükşehir Belediyesi olarak sıkıntıyı gidereceğiz. Vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarına çözüm bulacağımızı belirtmek istiyorum. Şimdi gelelim en kritik noktasına. Özellikle buradaki süreci takip eden hayvan severlerle tartıştığımız noktaya. Burada yapılan çalıştaylarla Heybeli, Burgaz ve Büyükada olmak üzere yaklaşık 35 civarında faytonun simgesel olarak devam etmesi konusunda Adalar sakinlerin ve çalıştayda katılan insanların genel bir kanaati var. Açıkçası bazı gruplar da burada gönüllü çalışan gruplar da buna karşı. Şunu da belirteyim, az önce bahsettiğim tüm hizmetler İBB eliyle yapılacak. Burada yeni bir bireysel hizmetten bahsetmiyorum. Tümü İETT kurumu başta olmak üzere İBB kurumları tarafından yapılacak. Buna tavsiye edilen 35 civarındaki fayton meselesi de dâhil. Ancak hani turizm amaçlı, göstermelik de olsa 35 civarı fayton meselesine şahsen ben de karşıyım. Ben de bunun olmasından yana değilim. Ancak hem Adalar’daki katılımcı süreç devam ediyor hem de biz bu konudaki süreci takip ediyoruz. Tekrar söylüyorum önerilen bu 35 civarındaki faytonun yine İBB tarafından yapılması, veterinerlikten ulaşım kurumlarına kadar, onların denetiminde sürdürülecek olmasına rağmen, ben de sıcak bakmıyorum. Burada şunu da söyleyelim, burada bunu yapıyorsunuz da faytoncu esnafı ne olacak diye sorabilirsiniz. Tabii sormalısınız. Biz oradaki yıllardır emek harcayan 3. nesil faytoncu mesleği yapan insanlarımızı asla yok saymıyoruz. Onların da bu süreç de hem ekonomik anlamda hem de manevi anlamda hem de mesleki anlamda zafiyete uğramadan süreci çözme adına da görüşmelerimiz sürüyor. Teklifler karşılıklı yapılıyor. Ve bu teklifler neticesinde de bu sürecin sağlıklı bir şekilde sona erdirilmesini diliyorum. Biz elimizden geleni yapıyoruz; ama bu konuda kararlı olduğumuzu, oradaki faytoncu hemşerilerimize duyurmak istiyorum. Son konu, tabii burada göz ardı edilen ya da bizim takip ettiğimiz ama vatandaşlarımızın bilmediği duyarlı hayvan severlerin de takip ettiği bin 500 civarında at var. Bu bin 500 atın ne olacağı konusu da önemli. Bu konuyla ilgili de arkadaşlarımla beraber özellikle ilgili birimlerimizin de takibiyle, 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na göre hareket edeceğimizi ve bu konuda özellikle Adalar’daki bu atların evcil hayvan statüsünde olduğunu bilinmesini istiyorum. Ancak faytoncular bırakmak isterse, sahipsiz kalacakları için, sahipsiz hayvan statüsüne geçecekler. An itibariyle, İBB bu konuda, sahipsiz hayvanların koruması ile ilgili, onların bir ortamda bakımıyla ilgili merkezler kurup geliştirme konusunda kararlıyız. Ve tabii bunların korunmasıyla ilgili at mesele ayrı bir ortam istiyor, farklı bir doğa istiyor. Bu konuda hayvan severlerin de bizimle işbirliği yapma teklifleri var. Ona göre Hazine’nin bize yer tesis etmesi doğrultusunda kanunda açık madde var. Talepte bulunacağız yani bütün detayıyla Adalar’daki bu süreç takibimizde. Yıllardır süren bu zaman dilimini, bu hataları ya da bu eksikleri birkaç ayda canlıya dayanan bu süreçleri çözme şansımız elbette yoktu; ama akılcı bir şekilde paylaşarak, bütün paydaşları sürecin içine katarak çözüm üretme çabamız sürmektedir. Burada aslında muğlak kalan ya da bazılarının kabul etmediği, Adalar’daki genel oturanların ve insanların istediği 35 civarında faytonun orada devam etmesine dönük sürecin, -ki altını çiziyorum- ben de devam etmesinin gerekli olmadığını düşünenlerdenim. Bu süreç tartışılmaya devam ediyor ve bu konudaki açıklamalarımızı yakında yapacağız. Bu arada Çarşamba günü Valimizle beraber de toplantı yapıp bu süreci toparlamak niyetindeyiz.

Soru: Fayton kalkıyor diyebilir miyiz?
“Zaten fayton kalkıyor. Yani 35 simgesel fayton kalacak, bunun dışında fayton kalkıyor. Net olarak kalkıyor. Toplu taşıma ve turistik amaçlı elektrikli araçlar ve elektrikli bisikletlerle daha çağdaş bir şekilde Adalar ulaşımını sürdüreceğiz.”

-TABELALAR KALICI OLACAK-
Soru: Bundan birkaç ay önce İstanbul’un bazı yerlerine koyulan Çince tabelalar kaldırıldı. Bunu sebebi nedir?


“Biz, o dönem Çin Başkonsolosu ile yaptığımız görüşmelerden sonra –ki o dönem yoğun bir Çinli misafirimiz olacağı yönünde acentelerin uyarısıyla böyle bir talepleri olmuştu- biraz daha büyük ölçekte görünen tabelalar asmıştık. Ben arkadaşlarımdan turistik bölgelerde, hedeflediğiniz gruplar için –ki bunların içerisinde Çinliler de var- başta ulaşım araçları olmak üzere, İngilizce ve Avrupa dilleri dışında 4-5 dilde uyarı tabelaların hazırlanması ve kalıcı bir şekilde olması konusunda bir tasarım çalışması rica etmiştim. Bu çalışmalar hala devam ediyor. Yani tabelaları kaldırmamız diye bir şey söz konusu değil. Belli bir dönem oldukça büyük bir ebatta Çince tabelalar konmuştu. Ama şu anda hazırlığımız çok sayıda dilde uyarı tabelaların ilgili yerlere konması yönündedir.”

-MELEN PROJESİ BİTSE, SU SORUNU KALMAYACAK-
Soru: İstanbul’da deniz suyunun arıtılması konusunda bir proje çalışmanız var mı?


“İSKİ’nin verdiği brifingde Ar-Ge çalışmalarının yapıldığına dair bir bilgiye sahibim. Ama deniz suyunun arıtılmasının çok pahalı bir sistem olduğu ortada. İstanbul’da deniz suyunu arıtmaya ihtiyaç duyulmayacak bir yatırım yapılmış zaten. Melen Projesi var. Düşünsenize, hazine DSİ’nin talep ettiği 700 milyon TL civarındaki bir yatırımı onaylamamış durumda ekonomik sorunlardan. Bana göre bu başka taraflardan 100 milyarları aşacak Kanal İstanbul’u tartışıyoruz. İstanbul’un Melen konusu çözüldüğünde böyle bir ihtiyacı olmayacak. Uzun yıllar olmayacak. İSKİ’nin gündeminde deniz suyunu arıtmak gibi bir çalışma söz konusu değil.”

-KENDİMİ TÜY GİBİ HAFİF HİSSEDİYORUM-
Soru: Görevi geleli 6 ay oldu. Siyasi baskı, hedef alma ya da başka türlü gizli veya açık bir çalışma yapıldığına dair bilgiye sahip misiniz? Üzerinizde bir baskı hissediyor musunuz?


“Bir takım süreçlerin işlememesi, bürokratik bazı sorunların olduğu ortada. Biz hala kanunda bize tam yetki verilen İBB iştiraklerimizle ilgili genel kurul yapamıyoruz. Niye? Tümüyle kanuna aykırı, saçma sapan bir genelgeden dolayı. Yani ‘Biz İstanbul’a hakim olalım’ duygusu. Niye bizim elimizi kolumuzu bağlıyorsunuz? Basit bir örnek. Ama ben hiçbir baskı hissetmiyorum. Hiç umurumda değil olan baskılar. Bürokratik baskı, bir takım uygulama baskısı ya da atamalar yazıyoruz. Birkaç gün bekletilen atamalarımız oluyor. İSKİ’de var, başka birimlerde var. Niye bunlar imzalanmıyor? Nedir yani? İstanbul’dan bir uygulama. İBB önerir, Bakan onaylar. Niye onaylamıyorsun mesela. Bu tür işler can sıkıcı. Canımızı sıkar, biraz üzülürüz ülkemiz adına ve o makamı işgal edenler adına. Çünkü oraları hak etmeleri gerekir. Onun dışında hiç baskı hissetmiyorum. Tüy gibi hissediyorum kendimi, 16 milyon insan arkamda çünkü.”