Ataşehir Gündem Gazetesi İmtiyaz Sahibi Himmet Kaya, Gazeteci Eylem Buldu, Hukuk sorumlusu Av. Ceren Gülşah Buldu ön konuşma gerçekleştirdiler. Ön konuşmalarda Kadınlara yönelik artan cinayetler ve şiddetlere karşı böyle bir adımın atılması, kadınların fikirlerinden yola çıkarak Ataşehir'den, İstanbul'a ardından Türkiye'ye örnek çalıştay planlanması kararı çıktı.

Toplantıya Saadet Partisi Ataşehir İlçe Kadın Kolu Başkanı Hacer Bekiroğlu, Yeni Refah Partisi’nden Fazilet Orman ve Zehra Sarı, CHP Ataşehir İlçe Kadın Kolu Başkanı Seval Düzenli, İYİ Parti Ataşehir İlçe Kadın Kolu Başkanı Şenay Öztürk ve Seda Kemerci, Gelecek Partisi Ataşehir İlçe Kadın Kolu Başkanı Songül Karakayar, DEVA Partisi Ataşehir İlçe Kadın Kolu Başkanı Zerrin Demirci, İnönü Mahalle Muhtarı Songül Ercan Tulunay, İçerenköy Mahalle Muhtarı Sırma Doğru, Küçükbakkalköy Mahalle Muhtarı Birgül Çilesiz Korkmaz, Barbaros Mahalle Muhtarı Keziban Üreyil katılım gösterdi. Kadın siyasetçilerle kadına uygulanan şiddete karşı yapılacak önleyici, caydırıcı ve önlem nitelikli hareketlerin konuşulduğu toplantıda tüm siyasetçilerin “kadın” konusunda ortak paydada buluşması örnek oldu.

Siyasi parti temsilcilerinden önce açılış konuşmasını yapan Gazeteci Eylem Buldu Başak Cengiz'in öldürülmesinin ardından gazete olarak bu oluşuma karar verdiklerini belirtti. Buldu'nun ardından Gazeteci Himmet Kaya da ilçede olası şiddet sorunları için kadın temsilcilere çok şey düştüğünü belirttiği konuşmasında kadınların artık bir parti temsilci olduklarında o partinin herhangi bir kolu olmaması gerektiğine vurgu yaptı.

Av. CEREN GÜLŞAH BULDU: "TÜRKİYE KADIN MİLLETVEKİLİ İLE DÜNYA'DA İKİNCİ SIRADA YER ALMIŞTIR"
Kaya'nın ardından konuşan Avukat Ceren Gülşah Buldu ise kadın hakları hakkında yaptığı açıklamasında kadına seçme ve seçilme hakkını vererek dünyaya örnek olan Mustafa Kemal Atatürk'ün sözüyle örnekledi. Avukat Buldu: "Mustafa Kemal Atatürk, 1925'te Kastamonu'da yaptığı konuşmada, 'Toplumu kalkındırmak istiyorsak, izlememiz gereken daha emin ve daha etkili bir yol vardır. O da Türk kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, kadının, bilimsel, toplumsal ve ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapma yoludur.' Bu konuşma ile kadın-erkek eşitliği ilkesini açıkça ortaya koyan Atatürk, Birleşmiş Milletler’in, 20 yıl sonra kabul ettiği Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin 1. ve 2. maddesi ile yayımladığı ilkeleri, çok daha önce dile getirmiştir.Ülkemizde, kadınlara seçme ve seçilme hakkı pek çok Avrupa ülkesinden önce tanınmış olup; 3 Nisan 1930 tarihinde belediyelerde, 26 Ekim 1933'te köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık seçimlerinde, nihayetinde 5 Aralık 1934'te ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadına seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır."1935 yılında yapılan genel seçimde 18 kadın milletvekili seçilmiş ve Türkiye “kadın milletvekili ile” Dünya’da ikinci sırada yer almıştır. Günümüzde kadın milletvekili oranı %17,2’de kalmıştır. Türkiye, parlamentodaki kadın üye yüzdesi açısından; 1935’te yapılan seçimlerde %4.6 oranıyla dünya oranlarına göre 21. sırada iken, Birleşmiş Milletler’in son verilerine göre, tüm dünyada mecliste kadın erkek eşitliğinde, genel üzerinden değerlendirildiğinde kadın milletvekili oranı ortalamanın çok ama çok altında kalmıştır." dedi.

SEVGİ ULUĞ: “ÇÜNKÜ KADIN MESELESİ İÇİMİZİ YAKAN MESELE”
Toplantıda konuşan CHP Ataşehir Meclis Üyesi Sevgi Uluğ yaptığı açıklamada, kadına uygulanan şiddetin son yıllarda tırmanışa geçtiğine ve bir kadının yanında bir erkek dahi olduğunda tereddütle sokakta yürüdüğüne dikkat çekti. Uluğ: “Biz neden buradayız? Çünkü kadın meselesi içimizi yakan mesele. Kadınız, çocuklarımız var, sokakta güvenli değiliz, işyerinde güvende değiliz; çünkü mobingin arttığını görüyoruz. Sokaktaki şiddetin arttığını görüyoruz. Evdeki şiddetin arttığını görüyoruz. Eşlerden, flörtlerden kadınların sürekli şiddet gördüğüne şahit oluyorz(!) O zaman ne yapacağız? Tabii ki bir araya geleceğiz ve bu konu üzerinde mücadele edeceğiz. Yalnız şöyle bir şeyin altını çizmek gerekiyor. Bu şiddet neden bu kadar artıyor? Altında tabii ekonomik sebepler de var. Geçen gün saat 23.00 sularında eşimle metrodan çıktık. Baktığınızda metro çıkışında insanların beklediğini görüyorsunuz. Amaçlarının ne olduğunu kestiremiyorsunuz. Yolda yürürken arkadan birisinin geldiğini hissettiğimizde ‘Bize bir zarar verecek mi?’ diye düşünüyorsunuz. Yanınızda eşiniz varken bile bu baskıyı üzerinizde hissediyorsunuz. Çünkü sürekli ekonomik baskı var. İşsizlik var. Başka yönlere yönelme durumu da var. Sokakta sizi gasp edebilir. Psikolojisi bozulmuştur, size bir şekilde zarar vermeyi seçebilir.” ifadeleriyle psikolojik şiddete de değindi.

SIRMA DOĞRU: “BİZ KADINLAR, ERKEKLER ÇOCUKLARIMIZA EŞİT DAVRANMIYORUZ”
“Şiddetin kadını erkeği yok” diyen İçerenköy Mahalle Muhtarı Sırma Doğru ise kız çocuklarının ailenin erkek bireylerine emanet edilmesinin dezavantajlı durumları doğurabileceğinin altını çizdi. Doğru: “Kadına şiddete evimizden başlayalım. Biz kadınlar, erkekler çocuklarımıza eşit davranmıyoruz; oradan başlıyor. Kız çocuklarımızı öncelikle ayakları üzerinde durmayı alıştırmıyoruz. Hep bir erkek gölgesinde ağabeysine emanet, babasına emanet, eniştesine emanet… Şiddetin kadını erkeği yok. Kadına şiddet, çocuğa şiddet hep bir şiddet aslında. O yüzden sadece kadına şiddet olarak ele almak gerekmiyor. Toplumun gerçekten şiddetle ilgili ciddi adımlar atılmasında ciddi yasalar çıkarılmasından kaynaklanıyor. Kadına şiddetin en önemli ayağı siyasi ayağı bence. Çok ciddi yasalar ve yaptırımlar çıkarılması gerekiyor. Hiçbir suç cezasız kalmamalı. Adil demokratik bir şekilde yargılanmalı kim olursa olsun herkes yaptığı suçun cezasını gerçekten çekmeli ki bir yaptırım uygulanmalı ki bunun çözümü olsun.” dedi.

KEZİBAN ÜREYİL: “BİR AİLE İÇİNDE KIZ ÇOCUĞU YA DA ERKEK ÇOCUĞU DÜNYAYA GELDİĞİNDE MUTLULUKLAR FARKLI OLABİLİYOR”
Barbaros Mahalle Muhtarı KezibanÜreyil ise evlilik öncesi bireylerin eğitimden geçerek ebeveyn mertebesine erişmesine vurgu yaparak şiddetin aile eğitimiyle toplumdaki yerinin yok olacağını ifade etti. Üreyil konuşmasında eşitlikten yana olunması gerektiğini de işaret etti: “Konumuz kadın… Ben ne hissediyorum, ne yapmak istiyorum, nereye varmak istiyorum, nasıl bir hayat yaşamak istiyorum? Ben bu açıdan bakmak istiyorum. Bir aile içinde kız çocuğu ya da erkek çocuğu dünyaya geldiğinde mutluluklar farklı olabiliyor. Eğer ebeveyn yuva kuran kadın ve erkek evlilik eğitiminden önce geçmediyse sıradan olağan bir şekilde yuva kurup çocuk dünyaya getirdiğiyse erkek çocuk çok çok daha değerli oluyor. Kız çocuğun belki yüzüne bile bakılmıyor. Eğer ki bizler gerçekten toplumumuzun algısını değiştirip söz konusu erkek çocuğun değerinin artık o feodal dönemlerde toprakta çalıştırmaktan geçtiği değerli olduğu gerçeğinden kurtulursak işte o zaman kız çocuğuyla erkek çocuğunun gerçekten eşit olduğunu göreceğiz. Kız çocuğu büyüyüp okul çağına gelinceye kadar ya da erkek çocuğunun büyüyüp okul çağına gelinceye kadar aldığı o kültürde farklılıklar yaşanıyor.” şeklinde konuştu.

SONGÜL ERCAN TULUNAY: “ KIZLARINI ÇOCUK OLARAK GÖRMEYEN BİR TOPLUMDAN GELİYORUZ”
İnönü Mahalle Muhtarı Songül Ercan Tulunay ise kız çocukları ve erkek çocuklarının üzerinden cinsiyetçiliği eleştirdi. Tulunay: “Kadın sorunu toplumun, ülkenin hatta dünyanın da kanayan bir yarasıdır. Çözülemeyen bir sorundur. Ezilen kadın, çalışan kadın, hep kadın hep kadın, şiddete uğrayan kadın ama aslında kız çocukları hayata bir sıfır geride başlıyorlar. Doğarken zaten çocuk değil de erkek çocuğunu aileler daha çok evladı olarak algılar. Kız çocuğu doğduğu zaman kızım var. Adamın birine sormuşlar kaç çocuğun var? Üç oğlum var demiş. Kızlarını saymamış. Kızın yok mu demişler kızım da var demiş. Yani kızlarını çocuk olarak görmeyen bir toplumdan geliyoruz. Ama bunlar aşılamaz mı? Elbette aşılabilir. Bunun başlangıcı öncelikle eğitimdir. Bu da anne-çocuk eğitiminden geçer. Eğitimsiz ailede çocuk yapılınca özellikle kız çocukları ikinci sınıf insan olarak devam ettirecektir. Aldığı eğitimi de sonradan kendi çocuklarına öğretecektir. Ne aldıysa onu verecektir. Doğal olarak sağlıksız bir bireyler yetiştirmiş olacaktır.”dedi.

ŞENAY ÖZTÜRK: “ EMNİYET MENSUPLARIMIZ DA İLÇEDE ASAYİŞ YAPSALAR KADINLARIMIZ VE ÇOCUKLARIMIZ İÇİN DAHA İYİ OLACAK”
İYİ Parti Ataşehir İlçe Kadın Kolu Başkanı Şenay Öztürk parti olarak kadın odaklı çalışmalar yaptıklarını belirtti. Öztürk aynı zamanda emniyet açısından ilçede asayişin artırılması gerekliliğini belirtti. Öztürk: “Anne olarak kendimden başlayayım. 25 yaşında bir kızım var. Bu durum yüzünden artık herkes gibi bende paranoya halinde yaşıyorum. Sokaklarımız boş. Emniyet mensuplarımız da ilçede asayiş yapsalar kadınlarımız ve çocuklarımız için daha iyi olacak.” ifadelerini kullandı.

SEDA KEMERCİ: “HEPİMİZİN ALTINDA İMZALARI OLACAK ŞEKİLDE, ÖNERGE HAZIRLAYIP PARTİMİZİN MİLLETVEKİLLERİNE SUNALIM”
İYİ Partili Seda Kemerci ise toplantıda bulunan siyasi parti temsilcilerine önerge sunma önerisinde bulundu. Kemerci: “Bir sonraki toplantıda her siyasi partinin kadın temsilcileri bir araya gelerek iki, hatta üç önerge hazırlayarak, hepimizin altında imzaları olacak şekilde, önerge hazırlayıp partimizin milletvekillerine sunalım; mecliste dile getirsinler ortak karar olarak. İkincisi de her nikâhta sağlık belgeleri isteniyor kan uyuşmazlığı var mı? Hastalık ya da engelli çocuk olabilir mi gibi. Bunun haricinde evlenecek olan çiftlere dört seans evlilik nedir? Kadını döversen şu cezayı alırsın diye anlatmak gerekiyor. Böyle bir eğitim ve eğitimlerin ilkokullarda zorunlu hale getirilmesi için bir önerge daha. Bunu hepimiz bütün kadın kolları başkanlarının imza atacağına eminim. Ortak sorun en hızlı bir şekilde böyle çözüme ulaşabilir.” açıklamalarını yaptı.

FAZİLET ORMAN: “GENELEVLER KAPATILSIN DİYE KADINLAR SOKAĞA DÖKÜLÜRSE BU MESELELER HALLOLUR”
Yeniden Refah Partili Fazilet Orman ise kadın haklarından çok insan haklarının konuşulması gerektiğini belirterek kadın cinayetlerinde uygulanan yasaların yetersizliğine değindi. Orman: “Kadın hakları değil, insan hakları… Çünkü kadının o raddeye, erkeğin o raddeye gelmesi için hem kadına hem erkeğe ihtiyacımız var. Kadın ve erkeğin birbirini duygusal, fiziksel, sosyal olarak tamamladıklarını düşünüyorum. İnancım gereği de efendimizin ifadesi “Kadın ve erkek nedir’’ diye sorulduğunda bir çift ayakkabıdır demiş. Sadece sol ayakla gezebilir misiniz? Hayır. Sadece sağ ayakla da… Kadın cinayetlerine gelince de yasalar çok yetersiz. Kadın cinayeti ya da erkek cinayeti başlığı aynı şekilde muadil olması. Yani öldüren haklı olarak bu idam cezası gelsin. Aynı terör suçlarında olduğu gibi de oradaki insanlar da bu idam cezasını istiyor. Değinmeden geçemeyeceğim içimde ukde olan bir diğer konu ise genelevler kapatılsın diye kadınlar sokağa dökülürse bu meseleler hallolur.” dedi.

YENİDEN REFAH PARTİLİ ZEHRA SARI: “HER DAİM BU TOPLANTILARI YAPALIM SORUNLARIMIZI KONUŞALIM”
Yeniden Refah Partili Zehra Sarı da kadınların ve toplum refahı için bu toplantıların devam etmesi gerektiğini söyledi. Sarı: “Söylenecek çok şey var. Ancak hem toplumsal olan her konu her şartta hangi siyasi görüş hangi inanca sahip olursak olalım saygı çerçevesinde olup bugünkü gibi her zaman konuşmak ve sorun neyse birlikte üstesinden gelmeye çalışmak istiyorum. Bütün teşkilatlar olarak A’dan Z’ye üst yönetimden alt yönetime kadar bunlar saygı çerçevesi içerisinde konuşulsun. Birbirimizi kötü eleştirmeden her ne konu varsa onun üstesinden gelmeye çalışmamızı sağlayalım. Bu bizim sorunumuz vatan da bizim vatanımız kardeşsek hepimiz kardeşiz o yüzden inancımız gereği de kadın hiçbir zaman ötelenmemiştir. İnancımız gereği toplumda yanlış olan şeyler yanlıştır. Doğru olan şeyler doğrudur. Birbirimize toplumda da ahlaki çerçevede yaşamamız gerekiyorsa bunun içinde bu şekilde olmamız gerektiğini düşünüyorum. Her daim bu toplantıları yapalım. Sorunlarımızı konuşalım.” ifadelerini kaydetti.

SEVAL DÜZENLİ: "BAŞAK CENGİZ NE İLKTİR NE SONDUR"
CHP Ataşehir İlçe Kadın Kolları Başkanı Seval Düzenli de Başak Cengiz cinayetinin ne ilk ne de son olacağına vurgu yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Aslında burada hepimizin sorunu ortak. Konuştuğumuz şeyler de ortak. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve Avrupa Konseyi sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi… Bunun uygulanmaması aslında şu andaki sorunumuz. İstanbul Sözleşmesi uygulanıyor olsaydı belki Başak Cengiz şu anda aramızda olacaktı. Başak Cengiz ne ilktir ne de sondur. Başak Cengiz’den sonra katledilen birçok kadın var. Eğer caydırıcı önlemler alınsaydı, caydırıcı cezalar uygulansaydı şu anda hala ülkemizin farklı bir bölgesinde belki de bir kadın daha katledildi. Bunu yarın gazetelerden öğreneceğiz. Her gün bir kadın öldürülüyor. Eğer cezalar uygulanmış olsaydı bu cinayetler, bu katledilişler devam etmezdi. Devletimizin bununla ilgili önlem alması gerekiyor. Caydırıcı önlemler alındığı takdirde şiddetten vazgeçilecek. Şiddet sadece kadına yönelik değil, çocuklara yönelikte bir şiddet. Ev içinde, dışında, okulda, sokakta, ülkenin her yerinde hepimiz üzerinde şiddet var.”


SONGÜL KARAKAYAR:“KADINA ŞİDDET UYGULANIYOR VE İYİ HALDEN YETERLİ CEZANIN ALINMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Gelecek Partisi Ataşehir İlçe Kadın Kolu Başkanı Songül Karakayar iyi halden yararlanan şiddet uygulayan kişilerin karşısında, yasaların uygulanma şeklinin sorunlu olduğuna değinerek şunları söyledi: “Anne kadın, doğuran kadın, büyüten kadın, öldürülen de yine maalesef kadın. Metroda yalnız yürüyemiyoruz. Korkup, çekiniyoruz. Bir kadın olarak bir restoranda tek başımıza oturamıyoruz. Kadına şiddet uygulanıyor ve iyi halden yeterli cezanın alınmadığını düşünüyorum. Bunların dile getirilmesini diliyorum.”

SAADET PARTİSİ ATAŞEHİR İLÇE KADIN KOLU BAŞKANI HACER BEKİROĞLU: “ÇOK ÜZÜLÜYORUM AİLELERİN İÇLERİ BOŞALTILDI”

Saadet Partisi Ataşehir İlçe Kadın Kolu Başkanı Hacer Bekiroğlu ise devletin yeniden yasa çıkartmasına vurgu yaptığı konuşmasında toplumun en küçük yapı taşı olan ailenin içinin boşaltılmasına da ifadelerinde yer verdi. Bekiroğlu: “Devlet yasa çıkarmalı. Ama yasanında uygulanıyor olmalı. Uygulanabiliyor mu diye takip etmemiz gerekiyor. Alınan yasalar var evet ama maalesef hiçbiri uygulanmıyor. Görülür görülmez her yerde kadına şiddet var. Anneden babadan da çocuklara karşı da bir şiddet var. Zaten şiddeti görmeyen çocuk şiddeti bilmez. Yani şiddette bir öğretidir. Öğrenilir, görülür, öğretilir. Şiddet aslında aileden geliyor. Şiddet yaşantının her yerinde var. Hayvana şiddet, doğaya şiddet, insana şiddet. Çok üzüntü verici bir şey var ki hanımlar öldürülüyor ama bazı evlatlar da annesini öldürüyor. Ne kadar üzücü bir dünyadayız değil mi? Ama bunun birçok nedeni var. Eğitim olmalı. Sadece okullarda değil ailede eğitimin olması lazım. Çok üzülüyorum ailelerin içleri boşaltıldı. Çalışan anne çocuk dünyaya getirdiği zaman çalışma saati azaltılabilir. Çocuğun anneyle vakit geçirmesi çok güzel bir şey. Hepimiz biliyoruz psikolojide nedir? Çocuğun beyninin ilk oluşumu 0-6 yaş ve 6-10 yaşında oluşuyor sonra gelişiyor. Bu dönemde maalesef çocukların anne şefkatine baba şefkatine ailenin durumuna bağlı.” dedi.

ZERRİN DEMİRCİ: “BENİM BİR ERKEKTEN FARKIM YOK BEN BU AYRIMCILIĞI İSTEMİYORUM”
Deva Partisi Ataşehir İlçe Kadın Kolu Başkanı Zerrin Demirci çözüm odaklı çalışmalar için neler yapılabileceğini dile getirdiği konuşmasında pozitif ayrımcılığın da olmaması gerektiğini işaret etti. Demirci: “Biz bu saatten sonra çözüm odaklı ne yapabiliriz? Sorunlar tespit edildi, tespitlerimiz var. Bundan sonra ne yapabiliriz? Eğitimi ne şekilde yönlendirebiliriz? Nasıl eğitiriz? Önce bizim kendimizi eğitmemiz gerekiyor. Kadınlarda kendisini eğitmeli çünkü farklı bir birey olarak görmeyelim kendimizi. Bundan sıyrılabilirsek aslında hayatımız daha kolay olacak. Öncelikle biz inanmalıyız. Pozitif ayrımcılığa şahsen ben karşıyım. Benim bir erkekten farkım yok. Ben bu ayrımcılığı istemiyorum. Çocukları eğitecek olanlarda evdeki eğitimde kadından başlıyor. Biz kendimiz inanmalıyız. Çünkü bunu kadınlar başlatabilir. Eğitimin olması lazım. Yasaların uygulanabilir olması lazım. İyi giyindi diye af verilmemeli ya da cezalar düşürülmemeli. Aslında biz o kadar şanslı milletiz ki çünkü bizi başlatan Mustafa Kemal Atatürk var. Dünyada olmayan şey bizde vardı. Haklarımız vardı. Bunun değerini bilemedik. Keşke bilseydik ve bugün bu durumda olmazdık.” açıklamalarında bulundu.

DERYA ARSLAN: “TÜRKİYE’DE KADIN OLMANIN ZOR OLDUĞUNU DÜŞÜNENLERDENİM”
Gazeteci Derya Arslan ise yaşanan şiddete karşı toplumun duyarsızlığını ele aldığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “ Türkiye’de kadın olmak çok zor. Adımınızı sokağa attığınız andan itibaren bir mücadele içindesiniz. Yani çocukta olsanız, kadında olsanız, genç kız da olsanız bu böyle başlıyor. Sokağa çıkıyorsunuz arkamdan biri mi geliyor? Acaba taciz mi edileceğim? Şiddete mi uğrayacağım? Şiddet evde var, okulda var, otobüste, minibüste, metroda her yerde bir korku ile yaşıyorsunuz. Türkiye’de kadın olmanın zor olduğunu düşünenlerdenim. Bu dönemde ben de korkmaya başladım. Çünkü Başak Cengiz olayı var. Çok güvenli bir yerde karşısında güvenlik olduğu halde öldürülebiliyorsa... Onun çığlıklarını kimsenin duymamış olabileceğine inanmıyorum. Kimse yardım etmiyorsa ve günümüzde sadece sosyal medyadan 'işte bu kadın burada öldürüldü' diyerek kadın cinayeti ya da çocuğa tecavüz gibi her şeyi kınamak yeterli değil. Sosyal medyada yaptığımız şeyin biraz daha ses duyurarak platformlarda, sokaklarda ya da siyasi partilerde, daha fazla mecliste sesimizi duyurarak çıkartmamız gerektiğine inananlardanım.”


Konuşmaların ardından Ataşehir'de geniş kapsamlı toplantılar düzenlenmesine, belirli bir noktaya gelen bu toplantılardan çalıştay ardındanda sonuç raporu çıkartılmasına karar verildi. Etkinliğe katılım sağlayan basın mensupları da soru sorarak, önerilerde bulunarak böylesi bir etkinliğe ev sahipliği yapan Ataşehir'de Gündem Gazetesi ekibini tebrik ettiler. Basın olarak her zaman sosyal, toplumsal konularda destek olmaya devam edeceklerini belirttiler.