Bu soru her ağır depremde en kaz altında kalan canlara ulaşabilmek için mücadele veren insanlar ile en kaz altındaki insanların gün yüzü görebilmek için titrek ses tonu ile haberleştiği bir araçtı...
Kimisine göre gök yarıldı, kimisine göre ise uçak düştü... Kimisine göre ise bir patlama...
1999 Depremi'de çocukluğumun 7.Yılında bana izini bırakan bir hafıza kaydı olarak yerini aldı.
O Dönemde topraklar bol, arsalar, parklar çoktu...
Kaç gece çadırda kaldığımızı, binaya korkarak girdiğimizi hatırlıyorum...
Bugünün Kayışdağı 80.Yıl Cumhuriyet Parkı, o dönemde binlerce insanın barındığı ve yaşama tutunduğu bir liman oldu.
Binlerce insanımız en kaz altında hayatını kaybederken, binlerce insanımız eli, kolu, bacağı ve diğer organlarını kaybetti. Yaralandı...
Geride yitip giden ömürlerin ardından ne ders çıkarıldı nede adım atıldı... Ancak sözde çalışmalar, eylemlerle deprem sözlü olarak anıldı.
Sonuç mu; Marmara Depremi'nin uzantılarında hala depremler olurken, yaşanan bunca depremden ders çıkarmayan toplum ve yöneticilere sahibiz...
Sırf para kazanma hırsı uğruna; yeşil alanları, dere yataklarını, ormanları ve diğer birçok alanı imara açarak 5 kat değil, 50-100 kat aralığında inşaatlarla donattılar.
İhanet etmekle kalmayıp; 1999 depremi sonrasında toplanma alanlarını sırf birilerine yaranmak, kendi adamlarına fayda sağlamak ve menfaat sağlamak için peş keş çekerek konut, ticari alan ve AVM olarak inşaa ettiler.
Depreme biz ders vermekten bahsederken, deprem şiddetini attırarak hem bize ders verdi hemde daha fazla insanımızın ölmesine sebep oldu.
Seçim dönemleri vaat olarak deprem öncesi binlerce insanımızın göç ile başlattığı yapılaşmalarda verilen dönüşüm sözleri imar rantı uğruna insanların adım adım depremde kat kat ölmesi için hesap yaptılar.
Kısacası yazacak çok şey var! ama...
Ama acının üzerine ders çıkarmak yerine acıyı nasıl daha fazla arttırırız diyenler var oldukça depremleri sadece konuşur, yitirdiğimiz canları anar, taziye mesajları yayınlar, karanfil bırakır ve sonrasında hiç birşey olmamış gibi hayatımıza devam ederiz.
Bu hayatta depremi yaşamayanlar ancak kendi menfaatini ve çıkarlarını düşünmeye devam ederlerse "Sesimi Duyan Var Mı?" diyen canlarımızın sesleri asla dinmez...
17 Ağustos 1999'da 45 saniye ile o gecenin ardından 21 yıl geçmesine rağmen acımız ilk günkü gibi hâlâ taze. Depremde hayatını kaybeden canlarımızı rahmetle yâd ediyorum. Rabbim bir daha böyle acılar yaşatmasın.
Unutmadık, unutmayacağız.
Kalın sağlıcakla...