RİZE GÜNLERİNDE İLK KEZ RİZE BEZİ – FERETİKO KONUŞULDU

İki yıl aradan sonra bu yıl İstanbul’da 11.cisi gerçekleştirilen Rize (Tanıtım) Günlerinde çay öncesi Rize ekonomisinin temel ürünü Kenevir / Rize Bezi – Feretiko panelde tartışıldı.

Maltepe Sahili Etkinlik alanında İstanbul Rize Dernekler Federasyonu (RİDEF)’in organizasyonu ile Rize Valiliği ve Rize Belediyesinin desteği, sponsor katkılarıyla gerçekleştirilen tanıtım günlerinde öncekilerden farklı olarak akademik oturumlara yer verildi. RİDEF Genel Sekreteri İrfan Serdar’ın koordine ettiği ve Doç Dr. Merve Koçoğlu Sazkaya’nın moderatörlüğünü yaptığı paneller Rize Günleri katılımcıları tarafından ilgiyle takip edildi.

Organizasyonun dördüncü günü, Cumartesi Saat 15.30’da gerçekleştirilen “Endüstriyel Kenevir Gerçeği, Rize Bezi Feretiko” konu başlıklı panelde yönetim danışmanı, sivil toplum gönüllüsü, yazar Recep Ali Aksoylu ile Samsun OMÜ’den Doç. Dr. Selim Aytaç bir saati aşkın sürede keneviri anlattılar, izleyicilerden gelen soruları yanıtladılar.

Aynı zamanda OMÜ Kenevir Araştırmaları Enstitüsü Müdürü de olan ve Türkiye’de kenevir, ekibiyle beraber özellikle yerli tohum, esrar içermeyen kenevir bitkisini geliştirmede ki çalışmalarıyla sektörün gelişmesinde önemli misyonu olan Doç Dr Selim Aytaç konuşmasının ilk bölümünde kenevirle nasıl tanıştığını ve endüstriyel boyutta dünyada ki kullanım alanlarından örnekler verdi.

TEMEL’İN KLİMALİ FANILASI

Kenevir – Feretiko dışında kaybolmaya yüz tutmuş yerel kültüre dair farklı ürün ve geleneklerin korunması ve sürdürülebilirliği konusunda aktif olan Recep Ali Aksoylu’da konuşmasına Temel’in klimalı fanilası feretiko ile ilkokul döneminde matbaa da çırak olarak çalışırken tanıştığını, İslampaşa’daki evlerinin bahçesinde mısırların arasında her yıl kendiliğinden biten ve kuş tutmada komşu ağabeylerin yararlandığı kenevir bitkilerinin olduğunu anlatarak başladı. Ardından da 1999 yılında Genel Müdürlüğünü yaptığı ev tekstili sektörünün lider markası için Rize Bezinden hazırlattığı koleksiyon için kumaş tedarikini sağlatamadığı için sosyal sorumluluk bilinciyle konuyla ilgilenmeye başladığını ve Rize Bezi Feretikonun yeniden üretilebilmesi içinde farkındalık oluşturacak adımlarından örnekler verdi.

Recep Ali Aksoylu konuşmasında, “Çay öncesi yerel ekonominin temel geçim kaynağının gurbetçilik ile narenciye ve daha çok kenevir ekimi” olduğunu söyleyerek Osmanlı döneminde Rize Bezi Feretikonun yöredeki değerini rakamlarla aktardı. Aksoylu, “Kastamonu’dan Kafkaslara tarih boyunca kenevir ekimi yapıldığını, ancak Rize yöresinin iklim koşulları ve toprak yapısının farklılığı nedeniyle kumaşının iç giyime, tekstile daha uygun olması nedeniyle Yavuz Sultan Selim’in şehzadeliği döneminden sonra yöreden Osmanlı Ordusuna, devamında Güney diyarları halkına hatırı sayılır miktarlarda Rize Bezi satıldığını” anlattı. Recep Ali Aksoylu devamında da, 1800’lerin sonunda pamuklu ve diğer endüstriyel ipliklerin pazara girmesiyle kenevirin cazibesini kaybettiğini, Rizelinin ekonomik yönden sıkıntılı bir sürece girdiğini, yörede polisiye vakaların arttığını belirtti.

ÇAY İYİ KAZANDIRINCA RİZELİ KENEVİRİ UNUTTU

Kenevir çiçeğinden esrar yapılıyor olması gerekçesiyle Amerikalı tröstlerin baskısıyla kenevir ekiminin yasaklanmasından Rize köylüsünün çay tarımının cazibesi nedeniyle çok etkilenmediğini, hatta umursamadığını belirten Aksoylu, “2 binli yıllarda çay ekonomisinin eski cazibesinden uzaklaşmasıyla yörede ikincil ürün gerekliliği hissedilince kenevirde yeniden gündeme geldi. Halk Eğitim Müdürlüğü çalışması olarak Rize’de binlerce kadına Rize Bezi dokumasının öğretilmesi, bir anlamda kültür mirası olan feretikonun canlanması açısından memnuniyet verici idi. Ancak yörede kenevir ekimi yapılmadan, Romanya’dan ithal edilen standardı da olmayan ipliklerle standardize kumaş dokuması, pazar bulması mümkün değilken “Rize Bezini Marka Yapacağız” söylemleri çok hamasiydi. O dönemde bu yanlışlıklara, kamu kaynaklarının israf edilmesine dair eleştirilerime tepki verenler kısa sürede gerçeği fark ettiler. Zaten devamı gelemedi, çünkü taşıma suyla değirmen dönemezdi, marka olabilmek üretimden pazarlamanın tüm bileşenlerine kadar senkronize uygulanması gereken bir süreçtir” dedi.

RECEP ALİ AKSOYLU, “KENEVİR EKİMİ TİCARİ AÇIDAN HENÜZ CAZİP DEĞİL, FERETİKO KÜLTÜR MİRASI OLARAK DESTEKLENMELİ”

Aksoylu, “2016’da lif ve tohum amaçlı kenevir ekimine izin çıkan 19 il arasında Rize’de vardı ama Sayın Cumhurbaşkanımızın 9 Ocak’taki çağrısına kadar diğer illerde de olduğu gibi Rize’de kenevir ekimi ilgi görmedi” diyerek ilgi görmemenin gerekçelerini sıraladıktan sonra 2019 yılı ekim alanlarına dair bilgiler paylaştı.

“Bakanlıktan edinilen bilgilere göre Türkiye'de 1989'da 42 bin dekar olan kenevir ekim alanı 1999'da 5 bin 360 dekara ve 2009'da 66 dekara düşmüş. Geçen yıl da 200 dekar olan lif, tohum ve sap amaçlı kenevir ekim alanı, bu yıl Cumhurbaşkanımızın kenevir ekimini teşvik eden konuşmalarından sonra kenevir ekiminde beklenen kadar olamasa da 3 -5 misli arttı. 3-5 misli diye ifade kullanmamım nedeni Kenevir ekimi konusunda iki pilot il Samsun ve Kastamonu yerel kaynaklarından edindiğim verilerle 2019 yılı Ekiminin 225 bini Kastamonu, 300 bini Samsun olmak üzere 700 dekara yakın alanda gerçekleştiğini hesaplıyorum. Zaten daha fazlası içinde yeterli yerli tohumumuz henüz yok. Bu yüzden bu artış endüstriyel anlamda belki çok değerli değil ama yerli tohumu çoğaltmada çok büyük değer arz ediyor.

2019 YILINDA 7 ÇİFTÇİ 7 DÖNÜMDE EKİM GERÇEKLEŞTİRDİ

Osmanlının zamanında kenevir kumaşının, feretikonun başkenti Rize’nin güncel rakamları pek iç açıcı değil. 2010’dan sonra Rize İl Tarım Müdürlüğüne 8 yılda ekim için 7 farklı çiftçi müracaat etti ama hiç ekim gerçekleşmedi. 2018’de Çamlıhemşin’den Aygül ve Metin Kızmış çifti deneme amaçlı ruhsatlı ekim gerçekleştirmiş, 2019 yılında da 1 Nisan öncesi 21 bin metrekare için ön başvuru yapılmış. Bunun 15 dönümüne izin verilmiş ama ancak 7 dönümde 7 farklı üretici tarafından lif ve tohum amaçlı ekim gerçekleştirildi.”

DOÇ DR. SELİM AYTAÇ, “ESRAR İÇERMEYEN KENEVİR TOHUMUNA TESCİL ALIYORUZ”

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi ve Kenevir Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Selim Aytaç’ta konuşmasında panelde yaptığı konuşmada, kenevir bitkisinin aynı zamanda ilaç kullanılmadan toprağı rehabilite ettiğini, yabancı otları defettiğini belirterek, “Cumhurbaşkanının çağrısından sonra 2019 yılında Türkiye genelinde kenevir çok büyük yankı buldu. Sadece Samsun’da değil Kastamonu, Kayseri, Malatya, Kütahya, İzmir, Antalya gibi illerde de kenevir tarımında hareketlenme yaşandı. Kenevir endüstriyel olarak işlenmesi gereken, işlendikçe katma değeri artan bir ürün. Henüz tohum geliştirme aşamasındayız, ancak işleme tesislerinin de üretim yerlerine yakın olması lazım” dedi.

Aytaç konuşmasında, “Kenevir bitkisinin binlerce yararlı kullanım alanı yanında bir tanesinin zararlı olabilmesinden hareketle yaratılan algıyla dışlanması büyük haksızlık. Dişi kenevirin çiçekli kısımlarından THC olarak isimlendirilen etken maddesinden bağımlılık yapan zararlı madde, yanı esrar elde edildiği için uyuşturucu bitki kapsamında kontrole tabi bir bitkidir. Yasaklar ve esrar baskısı yüzünden tarımı azalmıştır. Bir zamanlar Türkiye'de 140 bin dekar alanda kenevir tarımı yapılırken 2013 yılında 10 dekara kadar düşülmüştür. 2013 yılından bu yana farkındalık oluşturacak faaliyetlerle kenevir tarımını artırmaya başladık.

Kenevir ekimi yapılan diğer ülkelerde THC maddesini içermeyen ya da eser miktarda, bağımlılığa etkisi olmayacak kenevir ekimine çoktan geçildi. Bizde Ondokuz Mayıs Üniversitesi ve Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü olarak 5 yıllık çalışmamız sonucunda geliştirdiğimiz, “Vezir” ve “Narlı” isimlerini verdiğimiz kenevir tohumlarını tescil için Tohum Sertifikasyon Test Müdürlüğüne sunduk. Müdürlük bu çeşitleri arazi çalışmasına tabi tuttuktan sonra tesciline karar verecek. Bu iki adayımız tescil edildikleri taktirde Türkiye’nin ilk esrar içermeyen kenevir çeşitleri olmuş olacaklar.

NARLISARAY TOHUMLARI DÜNYADAKİLERDEN ÜSTÜN

Avrupa’da tescil edilmiş 69 adet endüstriyel kenevir çeşidi içerisinden seçtiğimiz 6 si ile yürüttüğümüz çalışmalarda ön plana çıkan Narlısaray popülasyonunun analiz sonuçlarımıza göre, THC oranının %1’in altında olduğu ve lif-sap verimi bakımından dünyadaki endüstriyel kenevirlerden daha üstün olduğu tespit ettik. Ülkemizde endüstriyel kenevir bitkisi üretiminin yaygınlaştırılması ve sanayi sektörünün kenevir ham madde tedarikinin ülkemiz üretiminden karşılanması için THC değeri düşük ve lif verimi yüksek endüstriyel amaçlı kenevir tohumu çeşidinin üretiminin hızla artırılması şarttır. Enstitü olarak aynı zamanda ilaç olarak kullanılacak kenevir çeşitleriyle ilgili çalışmalar da yapıyoruz” dedi.

Aytaç konuşmasını, “Karadeniz’de eskiden kenevir tarımı yapılıyor olması bir avantaj, ancak geleneksel usulleri bilen çiftçilerimiz yaşlandı. Genç çiftçilerimiz eğitim sürecinden geçmeli, modern teknolojiyle üretim yapılmalı. Üretim ve sanayi aynı zamanda ve de aynı lokasyonda ilerlemesi ürünün katma değerini arttıracaktır. 2017 ve 2018’de deneme üretimlerinden 15-16 ton civarında elyaf elde edildi. Önümüzdeki yıllarda tekstil sektörünün başlangıcıyla karşı karşıya kalacağız. Şimdilik Samsun’da üretilmiş elyaflar İzmir’de işlenebiliyor ama bunu aşmalıyız yakın gelecekte” diyerek tamamladı.

KENEVİR EKİMİNİN ÇAYLIKLARA ETKİSİ YOK

Panelin son bölümünde kenevir ekiminin teşvik edilmesinin çaylık alanların daralmasına neden olup olmayacağına dair bir soruya da cevap veren Aksoylu, “Doğu Karadeniz Bölgesinde toplam 760 bin dekarda çaycılık yapılıyor. Bunun 500 bin dekarı Rize ilinde. Ülkemizde Çay tarımı 800 metre, azami 1000 metre rakıma kadar yapılabiliyor. Yanı mevcut çay tarımı yapılan 500 bin dekar arazi, 1 - 800 metre arasında. Oysa kenevir 1500 rakıma kadar ekile biliniyor. Bu da kenevir ekilebilecek 500 bin dekara yakın uygun arazimizin olduğu, çaylıklarımıza olumsuz tesiri olmayacağını gösteriyor” dedi.

RİZE’DE İLK KENEVİR EKEN ÇİFTÇİ AİLEYE PLAKET

Panelin bitiminde plaket törenine geçilmeden tekrar söz alan Recep Ali Aksoylu, Rize’de ilk kez izinli kenevir ekimi gerçekleştiren Çamlıhemşin Topluca Köyünden Aygül ve Metin Kızmış çiftinin izleyiciler arasında olduğunu belirterek sahneye davet etti. Geçen yıl 100 metrekarede deneme amaçlı ekim gerçekleştirdiklerini, bu yılda 3 dönüm için lif ve tohum amaçlı ruhsatlı ekim gerçekleştirdiklerini belirten Aygül Badoğlu Kızmış, bu süreçte desteklerini aldığını Recep Ali Aksoylu ile Selim Aytaç’a teşekkür etti.

Rize Günlerinin organizasyonunu yapan RİDEF adına, akademik oturumlar Koordinatörü İrfan Serdar tarafından da Rize’de ilk kenevir ekimini gerçekleştiren cesur girişimci aileye günün anısına yöresel serender maketi hediye edildi.

RİZE’DE KENEVİR EKİMİ, RİZE BEZİ FERETİKO KONFERANSI

Panel sonrası RTEÜ Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatih Seyis panelistlerle bir araya geldi. Yaptıkları değerlendirmede yörede kenevir konusunda çiftçinin aydınlatılması, ekiminin teşvik edilmesi ve geleneksel bir ürünün sürdürülebilmesi için RTEÜ Ziraat Fakültesinin Rize İl Tarım Müdürlüğü nünde katılımıyla 2019 yılı ilk yarısında Rize’de konferans veya benzeri tarzda bir etkinlik düzenlemesinin yararlı olacağı konusunda mutabık kaldılar.