Bu sabah psikolog bir arkadaşım son günlerde sosyal medyada dolaşan "Yüksek Lisans öğrencisiyim. Makale yazmayı bilmiyorum. Nasıl öğrenebilirim?" gönderisi ile ilgili konuştuk.

Bir kere ben bu konuda gönderiyi yazan kişi ile dalga geçenleri zerrece anlamıyorum. Bugün Türkiye'de kaç üniversitede kaç bölümde akademik yazıma giriş dersi veriliyor?

Bütün izlenceleri incelersek bile alacağımız sonuçtan tatmin olmayız.

Bu tartışmayı nerede yapsak haklı olurdunuz biliyor musunuz? Eğer bu kişi tezli yüksek lisansını tamamlamış, doktoraya başlamış olsaydı pekala haklı olurdunuz hep beraber eleştirirdik.

Ancak bu ülke yabancı dil bilmeyen uluslararası ilişkilercileri, başka fakülteden mezun olup formasyon ile "eğitimci" olan kişileri gördükten sonra basit bir yön alma sorusunu nasıl bu kadar gündeme oturttuk bilmiyorum.

Ama içimi rahatlatan psikolog arkadaşımında benimle aynı görüşte olması oldu.

Sonra aynı arkadaşım bana dedi ki: "Buse hemcinslerin senin kadar bu meselelere kafa yormuyor."

Evet dedim buna katılıyorum. Çünkü günümüz toplumu düşünmeyen, tartışmayan, kafa yormayan; Instagram'da giyinip süslenip makyaj malzemesi öneren, TikTok'ta video çeken ama bir haber sitesi takip etmeyen, gündemi bilmeyen, dolar kurunun dalgalılığını takip etmeyen insanları ön plana koyuyor. Ve ne yazık ki onlar kıymetli oluyor.

Bizim toplumsal bir dönüşüme ihtiyacımız var. Yaralanmış toplum ruhunu, vicdanını kurtarmalıyız ki gelişip büyüyelim. Aksi takdirde gençlerin neden evlenmediğini tartışan, Kanal İstanbul yapılsın mı yapılmasın mı diye tartışacak bilim insanlarını bulamayacağımız günler çok daha canımızı acıtacak.