FATİH’İN MİRASI AYASOFYA’NIN KİLİSE OLMAMASINI SAĞLAYAN ATATÜRK’E MÜTEŞEKKİRİZ

Öğlen bir arkadaşım Ayasofya konusunda kendi sayfanda hiç yorum yapmadın dedi.

Aleyhte bir düşüncem yok ama tüm anketlerde iktidar partisinin oylarının erimeye başladığının gösterildiği, teşkilat mensuplarının çözülme konusunda birbirlerine ithamlarda bulunduğunun söylendiği bir dönemde, üstelik Sayın Cumhurbaşkanının çok daha hayati konularda yaptığı gibi tek imzasıyla halledebilecekken Danıştay üzerinden aldırılmış ülkenin gerçek gündemini baskılayacak bir karar neticede. Nasılsa yazanlar yazıyor, ülkenin gerçek gündeminden uzaklaşmasına katkı sağlamamak için izlemekle yetiniyorum dedim.

Ama başlamışken devam da ettim…

Ayasofya’nın Rönesans’tan bile önce dünyada ilk defa perspektif ve altın tozu kullanılarak yapılan mozaiklere sahip, mihrabında Hz İsa ve Meryem’in resmi ile beraber Allah cc ve Hazreti Peygamberimizin isminin birlikte yer aldığı tek mabet olduğunu, 15 yüzyıl boyunca ayakta duran bu yapının sanat tarihi ve mimarlık dünyasının baş yapıtları arasında yer aldığını ve büyük kubbesiyle Bizans mimarisinin simgelerini taşıyan dünyanın en eski katedrali olduğunu söyledim.

1453’de İstanbul’u alarak yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet Han’ın bize cami olarak miras bıraktığı bu muhteşem eseri, torununun torunu bir başka padişahımız İngilizlere teslim etmişken (şükürler olsun ki) bugün bu topraklarda özgürce yaşamamızı ve ibadet edebilmemizi borçlu olduğumuz Mustafa Kemal Atatürk'ün sayesinde İstanbul’u Kostantinopolis yapan İngilizlerin elinde tekrar klise olmaktan kurtulduğunu, bu sayede Fatih Sultan Mehmet Han'ın mirasının bize kalabildiğini, hatta müze statüsünde bile olsa içinde yıllardır ibadetimizi yapabildiğimizi de ekledim.

Yetmedi, Ayasofya’da dün, bugün, yarın ibadet yapmamızı, Fatih’in mirasının bize kalmasını sağlayan Atatürk’e müteşekkir olunacağına kötü sözler sarf edilmesine üzüldüğümü üzerine basarak tekrarladım.

Öğlen orada ekleyemediklerimi de burada ekleyeyim.

Ayasofya’nın bulunduğu lokasyonda ibadet edilebilecek çok sayıda camimiz olsa da oranın tarihsel bir değeri, anlamları olan simgesel bir yapıdır. Hükümranlık haklarımızın göstergesi olarak da Fatih’in mirasına uygun olarak ibadete açık tutulması doğru olanıdır. Gerçi müze statüsünde iken de Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi Ayasofya’nın kadrolu imamı vardı ve Kuran tilaveti dahil ibadet yapıla biliniyordu. Müze statüsünde sağladığımız turizm geliri yeni dönemde ne kadar etkilenecek bilemiyorum ama ekonomik açıdan dipte bile olsak manevi değerlerin parayla ölçülmemesi gerektiğini düşünürüm. Ayrıca mutlaka ilgililer ziyaretler konusunda bir çözüm tasarlamışlardır diye ümit ediyorum.

Ancak asıl üzerinde durulması gereken, henüz belleklerimizde taze olan Sayın Cumhurbaşkanımızın önceki yıl Kanal 7’de ki söyleşisinde ifade ettikleridir. “Ayasofya’yı açmamızı istiyorlar ama getirisini, götürüsünü hesaplamak lazım. Götürüsünün faturası bizim için ağır olabilir. Açılsın diyenler, yurt dışındaki binlerce camilerimizin başına ne gelir diye düşünüyor mu? Bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim” ifadesi, devlet adamına yakışır üsluptadır. Ayasofya 900 yıl kilise, 500 yıl cami, 85 yıl müze/cami olarak hizmet gördükten sonra TC Tapu Kayıtlarında gözüktüğü üzere artık cami olarak hizmet verebilir. Bunu dinler savaşına dönüştürmezseniz dünyaya da anlatabilirsiniz.

Ancak yine 2019 yerel seçimleri öncesinde Ayasofya açılsın diyenlere Sayın Cumhurbaşkanımızın kürsüden “hemen yanı başında ki Sultanahmet’i hele bi doldurun, ondan sonra icabına bakarız. Yaptığımız Büyük Çamlıca 4-5 Ayasofya eder. Oyuna gelmeyiz, namussuzlar böyle diyor diye biz adım atmayız” dedikten 2 yıl sonra yaptığı u dönüşü aklı selim kamuoyunun kafasını karıştırmaktadır.

Bunlardan çıkarabilmeyi arzu ettiğim sonuç, amaç Cumhuriyetimizin sınır uçlarıyla oynamak, büyük Atatürk’ü yıpratmak değildir. Umarım, 20 yıla yaklaşan iktidar döneminde Ayasofya’nın Cami olarak hizmet vermesi konusunda beyanda bulunanlara olumsuz yanıt veren Sayın Cumhurbaşkanının bugünkü yaklaşımının temelinde, geçmişte bahsettiği endişelerin ortadan kalktığına inanması etkendir.

Dilerim Kudüs'ü Yahudileştirme yolundaki taşları temizlemeye emsal olmayacak, öğlen arkadaşa da söylediğim gibi günlük siyasete alet olmamış bir karardır. Çünkü Ayasofya, ucuz siyasete alet edilemeyecek, medet umulamayacak kadar önemli bir kültür mirasıdır. Rabbim bu millete orada ve diğer camilerimizde ibadetlerimizi özgürce sürdürebilmeyi nasip eylesin.

Karar milletimiz için hayırlı olur inşallah.

Recep Ali Aksoylu