Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçildiğini belirterek, Türkiye'nin bu dönemde attığı adımların, ortaya koyduğu iradenin, giriştiği mücadelenin gelecek yarım asrı, hatta bir asrı biçimlendirecek öneme sahip olduğunu vurguladı.

“BÖLGEMİZDE, TÜRKİYE’Yİ DIŞARIDA BIRAKMAYA YÖNELİK HER OYUNU BOŞA ÇIKARMAYI SÜRDÜRÜYORUZ”

Bu dönemde iç politika-dış politika ayrımlarının ortadan kalktığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede, Türkiye'yi dışarıda bırakmaya, hakkını ve hukukunu gasbetmeye yönelik her oyunu çok daha büyük hamlelerle boşa çıkarmayı sürdürdüklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçen asra damgasını vuran küresel sistem, tüm bölgeleri ve ülkeleri içine alacak şekilde temelinden sarsılıyor. Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de, iç politika, dış politika ayrımlarının ortadan kalkmış olmasıdır” ifadesini kullandı.

Suriye'den Libya'ya kadar Türkiye sınırları dışında attıkları adımların ülke güvenliği ve çıkarlarını korumaya, dostların ve kardeşlerin mağduriyetini engellemeye yönelik olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarihinin hiçbir döneminde sömürge, katliam, zulüm, mazlumu ezme, güçlüye teslim olma lekesi bulunmayan bir millet olarak, bize yakışan tavır ne ise onu ortaya koyuyor, onu sergiliyoruz” dedi.

“SURİYE, LİBYA VE AKDENİZ'DE MACERA PEŞİNDE DEĞİLİZ”

Askerî güç kullanımının adeta açık artırmaya çıkarıldığı bir dönemde böyle bir duruş sergilemenin de kolay olmadığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Çocuk, kadın demeden milyonlarca masumun hayatının milyar dolarlar karşılığında pazara çıkartıldığı bu utanç tablosundan Türkiye, haysiyet sembolü olarak ayrışmıştır. Bunun için hem Suriye'de hem Libya'da hem de Irak'ta son dönemdeki gelişmelerle tarihimizin, medeniyetimizin, ahlakımızın ve elbette ülkemizin bekasının gerektirdiği her şeyi yapmakta kararlıyız. Bir kez daha altını çizerek söylüyorum. Biz Suriye'de, Libya'da, Akdeniz'de macera peşinde değiliz. Hele hele emperyal heveslerimiz hiç yoktur. Gözümüz petrol ve para hırsıyla kör olmuş da değildir. Bizim tek amacımız kendimizin ve kardeşlerimizin hakkını, hukukunu, geleceğini korumaktır. Türkiye'nin güvenliğinin Libya'nın, Suriye'nin, Irak'ın, Balkanlar'ın, Kafkasya'nın güvenliğinden geçtiğinden hâlâ anlamamış olanlara diyecek bir sözümüz bulunmuyor. Ama hamdolsun milletimiz bu gerçeği görüyor ve bizi destekliyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye, izledikleri politikaya verdiği güçlü destek için, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a da Libya konusunda gösterdiği "devlet adamı" tavrı dolayısıyla teşekkür etti.

"Hayata geçirdiğimiz millî politikalara destek olan herkese de teşekkürlerimi sunuyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan bir asır önce de milletimiz varını yoğunu ortaya koyarak İstiklal Harbi verirken birileri manda peşinde, birileri Sevr güzellemesi yapıyor, birileri işgalcilere yaltaklanıyordu. İstiklal Harbimize Kafkaslar'dan Afganistan, Pakistan ve Hindistan'a kadar dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimiz imkânlarıyla ve dualarıyla destek verirken ülkemizde birileri yine küçük hesaplar peşinde koşuyordu. Sonuçta kazanan millet oldu, kazanan istiklal aşkı oldu” diye konuştu.

Terör örgütünün, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde küçük çaplı da olsa hâlâ saldırılarını sürdürdüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İmzaladığımız mutabakat metinlerinde bize verilen sözlerin tam manasıyla yerine getirilmesi şartıyla ahdimize bağlıyız. Maalesef şu anda bize verilen sözler ile sahadaki durum arasında yer yer oldukça ciddi düzeylere varan farklılıklar bulunuyor. Muhataplarımıza, ülkemize yönelik tehditlerin sürmesi hâlinde harekâtlarımıza kaldığımız yerden devam edeceğimizi açıkça söylüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

“İBLİB’DEKİ ATEŞKESİN SINIRLARIMIZA YIĞILAN 400 BİN İNSANIN EVLERİNE DÖNMESİNİ SAĞLAYACAK ŞEKİLDE YÜRÜTÜLMESİ ŞARTTIR”

“Suriye'deki gelişmeler bizim için beka meselesi vasfını sürdürdüğü müddetçe geri adım atmamız mümkün değildir” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde İdlib’de yaşananları anımsatarak, Türkiye’nin Kızılay, AFAD gibi kurumlarıyla bölgede faaliyet gösterdiğini, insani çalışmalarına devam ettiğini anlattı.

İdlib'deki süreci Rusya ile yürüttüklerini, geçtiğimiz günlerde Rus muhataplarıyla hem telefonla hem yüz yüze hem de heyetler aracılığıyla yoğun görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmeler sonucunda, İdlib'de yeni bir ateşkes ilanına muvaffak olduklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ateşkesin, sınırlarımıza yığılan 400 bin insanın yeniden kendi evlerine dönmesini sağlayacak şekilde yürütülmesi şarttır. Siyasi sürecin ilerlemesini engellemeye çalışan rejimi, şiddete ve kan dökmeye dayalı yöntemlerden vazgeçirmek herkesin sorumluluğudur. Gerekirse rejimin ateşkesi bozma girişimlerini bizzat önlemekte kararlıyız. Artık herkes bu işin şakasının olmadığını, Türkiye'nin 'yaparım' dediği bir şeyi mutlaka yapacağını görüp kabul etmelidir” diye konuştu.

Suriye’ye yardımları sivil toplum kuruluşları ve uluslararası yardım örgütleri eliyle doğrudan mağdurlara ulaştırma prensibiyle Cilvegözü, Öncüpınar Sınır Kapılarından gerçekleştirmeye çalıştıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akçakale Sınır Kapısı’na ilişkin de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde olumsuz karar çıktığını, bunu olumlu hâle çevirmek için görüşmeler yaptıklarını bildirdi.

“BİZDEN YARDIM İSTEYEN LİBYALI KARDEŞLERİMİZE SIRTIMIZI DÖNMEYİZ”

Libya’daki gelişmelere değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye’nin Libya’ya ilgisinin sadece ekonomik, askerî, diplomatik ve siyasi sebeplere bağlı olduğunu sananlar yanılıyor hem de çok yanılıyor. Libya harita üzerinde biraz uzak gözükebilir, ama bizim için yabancı bir yer asla değildir. Barbaros’un yadigârı Libya asırlar boyunca Osmanlı’nın önemli bir parçası olmuştur. Türkiye ve Türk Milleti olarak Libya ve Libya halkıyla çok derin tarihî, insani, sosyal bağlarımız vardır, bunun için Libya’da yaşananlara kayıtsız kalamayız. Kimse bizden ülkemizden yardım isteyen Libyalı kardeşlerimize sırtımızı dönmemizi bekleyemez. Libya’yı kana ve ateşe bulayanlar sadece yönetimi ele geçirmeye çalışmıyor, aynı zamanda ülkemize karşı kinleri de sergiliyor. Bu ülkede darbeci Hafter’e tabi olmayan Arap kardeşlerimiz var, Hafter onları yok etmek istiyor. Bu ülkede Hafter’in hedef aldığı Berberi, Amazigh, Tuareg kardeşlerimiz var, Hafter onları da yok etmek istiyor. Libya’da Hafter’in etnik temizliğe tabi tuttuğu Barbarosların, Turgut Reislerin torunları olan ve sayıları 1 milyonu aşan Osmanlı bakiyesi Köroğlu Türkleri de var, Hafter onları da yok etmenin peşinde. Kuzey Afrika boyunca her yerde olduğu gibi Libya’daki ecdat torunlarına çıkmak en maşta gelen görevlerimizden bir tanesidir. Irak’taki ve Suriye’deki Türkmenler, Balkanlar’daki Türkler, Kırım’daki kardeşlerimiz, Kafkasya’daki Ahıskalılar neyse, Libya’daki Köroğlu Türkleri de odur.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya’nın Kıbrıs Harekâtı’nda Türkiye’ye verdiği desteği hatırlatarak, “Kaddafi’nin o zaman söylediği şu sözler unutulmaz; ‘Elimdeki bütün silahlar Türk Ordusunun emrindedir, emrine amadedir, depolarım açıktır, nerede ne istiyorlarsa gelsin alsınlar’ demiştir. Bu tablolar yaşandı, bunları biliyoruz. Ama şu anda ‘Libya’da ne işimiz var’ diyenler, unutmayın, bunlar siyasetin cahilidir, bunlar aynı zamanda tarih cahilidir. İnanın ‘Libya nerededir’ diye sorun, onu da bilmezler, çok farklı yer gösterirler, belki Eymir Gölü’nü gösterirler; durumları bunların bu” ifadesini kullandı.

“MOSKOVA’DA YAPILAN GÖRÜŞMELERDE TRABLUS HÜKÛMETİ SON DERECE UZLAŞMACI TAVIR SERGİLEDİ”

Türkiye’nin müdahalesi olmasa darbeci Hafter’in tüm Libya’yı ele geçirerek halka zulüm edeceğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Türkiye ve Rusya olarak başlattığımız inisiyatifle Libya’da ateşkesi sağlamak için epeyce gayret gösterdik, ateşkesi yazılı hâle getirmek amacıyla dün Moskova’da yapılan görüşmelerde Trablus Hükûmeti son derece yapıcı ve uzlaşmacı bir tavır sergiledi. Trablus Hükûmeti’nin, yani Sarraj’ın liderliğindeki Trablus Hükûmeti’nin bu müspet tutumuna rağmen darbeci Hafter ateşkesi imzalamaya yanaşmadı. Önce ‘evet’ dedi, ama sonra ne yazık ki Moskova’yı terk etti, Moskova’dan kaçtı ve imzalamadı. Ama heyetimiz oradaki o dürüst duruşunu sergileyerek imzasını arkadaşlarımız attı ve şu anda belge, evrak, her şey bizim elimizde. Biz görevimizi yaptık, şimdi bundan sonrası Sayın Putin ve onun ekibine aittir. Biz hiçbir zaman söylediğimiz sözü inkâr etmeyiz ve burada da söylediğimiz sözün sonuna kadar arkasında durduk, ama ne yazık ki darbeci Hafter aynen darbeciliğinde olduğu gibi burada da kalktı masada işte bir yalan darbesi yaparak Moskova’yı terk etti. Darbeci Hafter’in ortaya sürdüğü şartlar zaten gerçek yüzünü ve asıl niyetini gösteriyor. Tabii darbeci Hafter’in daha önceki anlaşmalardaki sicilinin hiç de iyi olmadığını gayet iyi biliyoruz. 2015’teki araştırmada işine gelen kısımları uygulayıp diğer kısımları tanımayan bir zihniyetin bugün ateşkesi reddetmesi şahsen bizi hiç de şaşırtmadı. Ancak bu defa geçmişten farklı olarak işin içinde Türkiye var. Her şeye rağmen dün Moskova’da yürütülen görüşmeleri darbeci Hafter’in gerçek yüzünün uluslararası kamuoyuna göstermiş olması bakımından olumlu buluyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazar günü Berlin’de yapılacak zirvede bu meseleyi Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya, İtalya, Mısır, Cezayir ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin katılımıyla liderler düzeyinde değerlendireceklerine dikkati çekerek, bu toplantıya ABD başta olmak üzere diğer bazı ülkelerden de alt düzeyde katılım olacağını açıkladı. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Afrika Birliği, Arap Ligi gibi uluslararası kuruluşlardan da katılım beklendiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tunus ve Katar’ın da mutlaka bu masada olması gerektiğini taraflara bildirdiklerini ancak şu ana kadar istenilen neticeyi alamadıklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası toplumun vicdanlı ve ahlaklı davranması hâlinde Libya’daki krizin kısa sürede sulh yoluna girmesi mümkündür. Ancak coğrafyamızın pek çok yerinde olduğu gibi Libya’da da meseleye sadece petrol kaynaklarına hâkim olma gözüyle bakılırsa daha çok kan akacak demektir” dedi.

Darbeci Hafter’le ülkenin meşru yönetimi arasında yapılacak tercihleri dikkatle takip edeceklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkenin meşru yönetimine ve Libya’daki kardeşlerimize saldırılarını sürdürmesi hâlinde darbeci Hafter’e hak ettiği dersi vermekten de asla geri durmayacağız. Libya halkını özgürlüğe ve istikrara kavuşturana kadar bu coğrafyadaki varlığımız sürecektir” uyarısında bulundu.

“KANAL İSTANBUL’U ENGELLEMEK İSTEYENLERE RAĞMEN BU ABİDE ESERİ ÜLKEMİZE KAZANDIRACAĞIZ”

İç politika, dış politika ayrımının ortadan kalktığına Kanal İstanbul tartışmalarının örnek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri paylaştı: “Esasen 2023 hedeflerimizden biri olan Kanal İstanbul’u yapmakta geç bile kaldık. Tabi bu tür projelerde çok ciddi ve uzun süren ön hazırlıklar gerekiyor. Bugüne kadar jeolojik, jeoteknik, hidrolojik araştırmalar dalga ve deprem analizleri, trafik etütleri, proje hazırlığı, altyapı deplase ihtiyaçları, çevresel etki çalışmaları gibi süreçleri tamamladık. Bu çalışmalarda 11 farklı üniversiteden ve çeşitli kamu kurumlarından 34 ayrı bilim dalına mensup 200’ün üzerinde bilim insanı görev aldı. Kanal için belirlenen beş farklı güzergâhtan en uygun olanı üzerinde karar verildikten sonra, 304 ayrı noktada 17 bin metrenin üzerinde sondaj yapıldı. Güzergâh boyunca 248 jeofizik etüt gerçekleştirildi, laboratuvar deneyleri ve zemin çalışmalarının ardından kanalın modellemesine geçildi. Bunun için kendi alanlarında dünyanın en önde gelen uluslararası firmalarıyla çalışıldı. Mühendislik projelerinin ve ÇED çalışmalarının tamamlanmasıyla bugünkü aşamaya gelindi. Kanal çalışma alanı 152 milyon metrekareyi bulurken, bunun yaklaşık üçte birinde kamulaştırma ihtiyacının olduğu görüldü. İnşa maliyeti 75 milyar lira olarak hesaplanan Kanal İstanbul bünyesinde iki liman, bir yat limanı, bir lojistik merkezi, yedi köprü, iki demir yolu hattı, iki hafif raylı sistem hattı yer alacak.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, projenin her ayrıntısının düşünüldüğüne vurgu yaparak, “Öyle zincirleme yapmakla, bilmem ne yapmakla bunu engelleyemezsiniz. Türkiye’nin tüm büyük projelerini olduğu gibi Kanal İstanbul’u da engellemek isteyenlere rağmen bu abide eseri ülkemize kazandıracağız” dedi.

“DİYARBAKIR ANNELERİ YAKTIKLARI IŞIKLA TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KARANLIK YÜZÜNÜ İFŞA ETTİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün baskıyla, tehditle, kandırarak dağa çıkardığı binlerce Kürt gencinin katili olduğunun altını çizerek, “Diyarbakır anneleri evlatlarına kavuşmak için yaktıkları ışıkla terör örgütünün işte bu karanlık yüzünü ifşa ettiler. Ama bakıyorsunuz ki ana muhalefet, bunların ikizi durumunda olan malum partiyle tiyatro izliyorlar. Ve tiyatroyu da kimle beraber izliyorlar veya kimin eserini orada canlandırıyorlar? Şu anda terörden cezaevinde yatan şahsın eserini orada sergileyerek kalkıp bunu birlikte izliyorlar. Zaten bunlar dün Ankara’dan İstanbul’a da beraber yürümemişler miydi? Beraber yürüdüler. Şimdi de işte, hani diyordu ya tiyatro diye, ya sizin kendiniz tiyatrosunuz, siz kendiniz tiyatrosunuz. Eğer sıkıyorsa çık Diyarbakır’a git, oradaki annelerin gözyaşlarına ortak ol” şeklinde konuştu.

Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan sivil vatandaşlardan Mehmet Şirin Demir’in kabrinden alınan toprakla yapılan saksının kürsüde olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Esnaf olan Mehmet kardeşimiz sınır ötesinden atılan bir havan mermisiyle yaralananlara yardım ederken ikinci havan mermisinin hedefi olmuş ve şehadet mertebesine erişmiştir. Bu vesileyle sivil, güvenlik görevlisi ve Suriye Millî Ordusu mensubu tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum. Mehmet kardeşimiz şehadetinden bir süre önce kızı Gülay’a bir çiçek hediye etmişti. Gülay kızımıza babası şu ifadeyi kullanmış, Gülay da bana bunu söyleyince gerçekten burada bir dervişlik yatıyor demiştim, o ifade de çok anlamlıydı. Yarası olmayanın yâri olmaz. Evet, Gülay kızımızın bir baba yarası var, ama işte bu salonda onun yarasına yarenlik eden her kökenden, her şehirden, her meşrepten yüzlerce kardeşi de var. Gülay kızımız görevi gereği gittiği 81 vilayetimizden aldığı topraklara babasının mezarından getirdiği toprağı da ilave ederek gözü gibi baktığı işte bu çiçeği bize hediye etti. Kızımız 81 vilayetten bu toprakları toplarken babası ona bu ülkenin her yeri senin memleketin, vatanına, bayrağına sahip çık diye nasihat etmişti. Biz de şehidimizin ve onun biricik kızının emaneti olan birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin sembolü gördüğümüz bu çiçeği, evimizin ve kalbimizin en mutena köşesine yerleştirdik.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı gazilerin vazife malulü aylığıyla ilgili teknik sıkıntıları çözecek yasal düzenlemenin de en kısa sürede Meclis’e geleceğini belirterek, Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı yönetiminin oluşturulduğunu, şehit yakınları ile gaziler ve aileleri için kullanacakları kaynağın da vakfın hesabına aktarıldığını, şehit yakınları ve gaziler ile ailelerine verilecek hizmetlerin bu vakıf üzerinden yürütüleceğini açıkladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarının ardından, sivil şehit Mehmet Şirin Demir’in kızı Gülay Demir, bir konuşma yaptı.