Etkinlik kapsamında “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı” film gösterimi Ataşehir’in parklarında sinemaseverler için gösteriliyor. Film gösteriminden önce "Hababam Sınıfı" oyuncularıyla bir söyleşi gerçekleştiriliyor.

Filminin kadrosuna nasıl dâhil olduklarını, film çekiminde yaşadıkları ilginç hikâyeleri ve anılarını anlatan oyuncular Tuncay Akça, Ahmet Arıman ve Teoman Ayık, izleyicilerin sorularını da cevaplıyor.

Açık hava sinema keyfi; 14 Temmuz Çarşamba Küçükbakkalköy Nazım Hikmet Parkı ile 16 Temmuz Cuma akşamı Mustafa Kemal Mahallesi İBB Ataşehir Deprem Parkı’nda saat 20.15’de izleyebilirsiniz.

"Her Şey Bir Kahkaha İle Başladı"

Tuncay Akça, “Bir gün Ertem ağabey okuyup okumadığımı sordu. Evet deyince, ‘Yarın okul kıyafetlerini çıkarmadan, çantanla birlikte sete gel’ dedi. Ertesi gün büyük bir heyecanla okul sonrası koşa koşa sete gittim. Ertem Ağabey beni karşısına alarak ‘Geç şunların önünden ve gül!’ dedi. Adamları tek ayak üzerine dikmişti. Başladım kahkaha atarak yürümeye. Daha önce ilkokuldaki tiyatrodan başka bir deneyimim yok. Bilgim de yok. Belki de hiçbir şey bilmemek benim için bir şans oldu. Kendi kendimi oynadım haliyle. Normal şekilde yürüdüm. Geçtim ve güldüm. İki prova yaptı bir seferde de çekti. Baktı ki bende yetenek var. Sonrası da geldi.” dedi.

Ahmet Arıman, müzisyen olarak bir turnede Münir Özkul’a eşlik ettiğini anlatarak, “Turne bitti. 'Hababam Sınıfı' için tipler aranıyordu, beni çağırdılar. Yönetmen Ertem Eğilmez beni görünce ‘Sen benim Hayta İsmail'imsin. Yıllar sonra bunun gururunu yaşayacaksın' dedi. Şimdi ne demek istediğini çok daha iyi anlıyorum” diye konuştu.

1970’li yıllarda dergilerin düzenlediği sinema yarışmalarına katılıp finale kalan Teoman Ayık da sete gittikleri ilk gün Ertem Eğilmez’in sözlerini unutamadığını söyleyerek şunları anlattı:

“Hepimiz gençtik. Ertem Eğilmez, ‘Çocuklar sizler amatörsünüz. Filmde değerli, tecrübeli sanatçılarımız var. Önce onlarla oturup sohbet edin, yemek yiyin, vakit geçirin. Birbirinize alışın’ diyerek bizi filmin çekildiği yerde kamp aldı. Filmin başarısında bu olayın da rolü oldu. Münir Özkul bir baba gibiydi. Hafize Ana’mız Adile Naşit gerçekten de bir ana gibiydi. Kendi çocuğuymuşuz gibi her şeyimizle ilgilenirdi.”