Geleceğimizi yok ediyoruz!
Eskiden evin camını açtığınızda, gözle görülür ağaçlar ve temiz hava vardı…
Eskiden komşuluklar vardı, birbirine gidip gelinen, aynı sofraların paylaşıldığı komşuluklar…
Zaman geçti, ömür yıllar ile geçip gitti.
Bavullarıyla birlikte eğitim için, ekmek ve emek için göç edenlerin şehr-i olmuş İstanbul, artık deprem gerçeğinin ardından gün geçtikçe yeniliklerin başkenti olmuştur.
1965’lerde 2.293.823 milyon olan nüfus 2000’li yıllarda 10.018.735 milyon olmuştur. Gün geçtikçe umut kapısı olan İstanbul, ticaretin ve ekonomik kalkınma noktasında önemli basamak olmuştur.
Peki deprem gerçeği sonrası ne oldu…
Birçok konut boşaltıldı…
Yerine kentsel dönüşüm adı altında yıkımlar başlatıldı…
Peki ya sonrası?
Deprem sonrası birçok park, boş arazi deprem toplanma alanı ilan edildi.
3-5 katı geçmeyen bölgelerde deprem ile mücadele adı altında kentsel dönüşüm ile birlikte yıkımlar başladı.
Burada her şey gayet güzel ve mantıklı peki sonra ne oldu?
Yıktık, yerine daha büyüğünü yenisini yaptık!
Parklarımızı, imara açtık!
Toplanma alanlarını peşkeş çektik!
Halka ait alanları, boş arazilerimizi, avmlere tahsis ettik!
Deprem konusunda vatandaşları bilinçlendiremedik!
Depreme dayanaklı rezidanslar, siteler, avm’ler yaptık(?)
Altyapımızı yenilemedik!
Erozyona karşı, ağaçlarımızı kestik!
Doğa’ya karşı yetmezmiş gibi orman alanlarını, sit alanlarını imara açtık!
Sahil alanlarını kazık sistemi ile doldurduk!
***
Geleceğimizi yok ediyoruz.
Kentsel dönüşüm ile yapılan binaların birçoğu klasik mantık ile denetlenmiyor…
Dere yatakları ıslah edilerek, üzerlerine konut alanları inşaa ediliyor.
Otoparksız konutlar ile sokaklarımızı daraltıyoruz.
Trafik sorunu için, paralarımızla teşviki sağlıyoruz.
Denizin üzerine dolgu sistem ile alanlar inşaatlar yapıyoruz.
Lüks ve milyonlar verilerek alınan dairelerin olduğu binalara baz istasyonları kuruyoruz.
Hava alacağımız, oksijen kaynaklarımızı birbir katlediyoruz.
Rant ve para hırsı uğruna her şeyimizi ikinci plana itiyoruz.
İtiyoruz derken haksızlık yapmayalım, ittiriliyoruz…
Nasıl globalleşip, son model telefonlar almaya alışıyorsak, şehitlerimiz var deyince kanalları değiştiriyorsak, ülkede bomba patlıyorken tv’lerde algı operasyonları ile eğlence programlarına odaklanıyorsak suç bizde değil dimi!
Sahil ile nefes alan ilçelerimizde, rant uğruna yüksek yapılara göz yumuyoruz.
Yangın ile yok olan ormanlarımızı hemen tesisleştiriyoruz(kafeteryalar, konut alanları, restoranlar)
Alt yapı en ufak bir yağmurda taşma, sel, su baskınına öncülük ediyor.
***.
Gün geçtikçe yok oluyoruz,
İş uğruna, emek uğruna geleceğimizi görmezden geliyoruz…
Komşuluk değerlerimizi yok ediyoruz.
Ne doğal afetlere karşı önlem alıyoruz, ne de temel yaşam değerlerimize sahip çıkıyoruz
Organikten uzak, hormonlu bir yaşamı inşaa ediyoruz…
Gereksiz yere toplu taşıma sorunu yokken, özel araçlarımızla hergün doğaya keyfi olarak zarar veriyoruz.
Yok oluyoruz, kendi kendimize geleceğimizi, yarınlarımızı yok ediyoruz…
Unutmayın, yaşamın için su nasıl bir kaynak ise, geleceğin içinde sen bir kaynaksın…
***
Geleceğiniz için harekete geçmek için geç kalmayın!
Yorumlar