HARBİYE / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), kurum bünyesinde görev yapan 30 yaş altı genç çalışanları kapsayan “Genç Yetenek Gelişim Programı”nı başlattı. İBB’nin farklı birimlerinde ve iştiraklerinde çalışan yaklaşık 2 bin genç, program kapsamında sahaya çıkarak süt dağıtacak, çağrı merkezinde şikayet dinleyecek, anayasa hukuku, kamu ihale yasası konularında eğitim alacak. İBB Başkan Danışmanı Yiğit Oğuz Duman, geçtiğimiz günlerde programı basına tanıtmış ve “Herkes sadece ve sadece İstanbulluların mutluluğu için çalışacak. İBB’nin gelecekteki yöneticileri bu gençler olacak” demişti. Programın startı, Harbiye’deki Cemal Reşit Rey Salonu’nda düzenlenen etkinlikle verildi. Gençler, gün boyu süren aktivitelere aktif katılım sağlayarak beyin fırtınası yaptı. Kendilerinden müzik korosu oluşturması istenen genç çalışanlar, profesyonel müzisyenlerden destek aldı.
“İNANDIĞINIZ ZAMAN BAŞARIRISINIZ”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da programın son bölümüne katıldı ve çalışanların oluşturduğu koronun seslendirdiği, “Maçka Yolları Taşlı” ve “Mardin Kapı Şen Olur” isimli türküleri dinledikten sonra etkinliğin kapanış konuşmasını yaptı. İmamoğlu, genç mesai arkadaşlarına özetle şu konuşmayı yaptı:
“Bu projeyi bana arkadaşlarım açıkladığında, çok heyecan duymuştum. Çünkü, bizim kamu alanında çok ciddi bir enerjiye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu eksik bırakılmış. Bu eksiklik, bizim performansımızı da etkiliyor farklı sebeplerle. Sizin biriktirdikleriniz, aldığınız eğitim, sizi bu yaşınıza getiren değerlerinizi hiçe sayan, tabiri caizse sizi baskı altında tutan, sizi yok sayan, birikimlerinizi, yeteneklerinizi görmezden gelen bir sistem, kamuda enerjiyi tüketmeye başlıyor, baskı altında tutuyor ve verimsizlik ortaya çıkıyor. Bu bakımdan, genç yetenek programını duyunca muazzam bir ışık yandı zihnimde. ‘Bu çok önemli’ dedim. Yani bunu 5 tur, 6 tur, 7 tur yapalım yılda. Ben; bu toplumun enerjisine, üretim kapasitesine, üretim gücüne, istekli olduğunda başaramayacağı hiçbir şey olmadığına çok inanan birisiyim. Kendimden biliyorum en azından yani. İnandığı zaman, -elbette ki imkansız olan bir şeyden bahsetmiyorum- herkes istediği seviyeye kendini getirebilir. O bakımdan çok önemli bir iş, çok önemli bir organizasyon.”
“GENÇLİĞİMİZ, EN BÜYÜK GÜVENCEMİZ”
“Keyifli bir iş yaptınız. Çok istekliydiniz. Takım ruhuyla davrandınız burada bir saatlik bir çalışmayla. Hedefiniz olduğunu gördüm. Hedef koydunuz ortaya ve sonuçta değerlerinizin olduğunu, o coşkuyu içinizde hissettiğinizi bize hissettirdiniz, gösterdiniz. İyi ki varsınız. Şükredin, iyi ki de gençsiniz; onun değerini bilin. ‘Gençliğimiz var’ mesajı çok önemli. Bu mesaj, geçen sene 6 Mayıs’ta, tümüyle hissiyatımla ağzımdan çıkan bir mesajdı. Sanki onu kendime dayanak almıştım. O, benim en büyük güvencem gibi düşünerek, ‘Gençliğimiz var’ demiştim. Çünkü; haksızlığa uğramıştım. Bu haksızlığa uğrayan sadece ben değildim, benimle beraber 16 milyon insanın inancıydı. Ama orada, bir anda aklıma, ‘Gençliğimiz var’ demek nasıl geldi? Demek ki, insan enerji hissedince, bir güç elde etmek isteyince, dayanak olarak gençliği görüyor. Sizin de gücünüzün oradan geldiğini unutmamanız ve bu yıllarınızı çok iyi değerlendirmeniz lazım.”
“EŞİTLİK DUYGUSU YERLEŞİRSE HER SORUNU ÇÖZERİZ”
“Tabii ki, dürüst olmalıyız; işimize karşı, topluma karşı, çalışma arkadaşlarımıza karşı. İnsan sevgisiyle dolu olmalıyız. Kim olursa olsun; insanı sevmek. İnançlı insanlar olsun ya da farklı inançta insanlar olsun veya inançsız olsun fark etmez; kim olduğunun bir önemi yok. Giyiminin, kuşamının, yaşam biçiminin hiçbir önemi yok. Biz, birbirimizi insan olduğumuz için seveceğiz ve saygı duyacağız. Ve bu, mutlaka kusursuz bir insan sevgisi olmalı. Bunu, ruhunuzda hissetmelisiniz. Benim yol arkadaşlarım, bunu hissedecek. Asla bundan taviz vermeyecek. Ben, her arkadaşım karşısında eşit birey olarak kendimi görüyorum. Hiçbirinizin üstünlüğünü kabul etmem, hiçbiriniz de benim üstünlüğümü kabul etmeyin. Böyle bir şey yok. Hepimizi aynı seviyedeyiz ve eşitiz. Bu eşitlik duygusu topluma yerleştiği vakit, inanın toplumun bütün aklınıza gelen sorunlarını, sosyolojik sorunlarını, davranışlar sorunlarını çok kolaylıkla aşarız. Gerisi teferruat. Kaldı ki bizim topraklarımızda bu manevi duyguların kökeni çok eski. Belki insanlar, insanlık evrensel değerleri bugün konuşuyor ama bizim topraklarımızda, bizim tarihimizde, bizim genetiğimizde, bu topraklarda binlerce yıldır bu duygular var. İnsan sevgisiyle süreci harmanlamalıyız.”
“TÜRKİYE’NİN AYAKLARINDAKİ PRANGALARI SÖKÜP ATACAĞIZ”
“Liyakati temel alacağız. Hak ediyorsak, mutlak kazanacağız. Hak eden her arkadaşımızın, hak ettiği yolda yürümesi için, elimden gelen bütün titizliği ortaya koyacağım. Liyakatle kazanımı eşleştirdiğimiz an, göreceksiniz çok büyük keyif alacaksınız bu yol haritanızdan. İnşallah yetkinliklerinizin, bilgi ve uzmanlıklarınızın karşılığının olduğu çok güzel bir kariyer yolculuğunu İBB’de, sizlerin de katkılarıyla, size yaşatacağız. O gün başaran arkadaşımızın herkes elini ayağa kaldıracak, başaramayan arkadaşlar da ‘Ben çalışırsam olur’ diyecek. Dönüp sağına soluna, ‘Dayım, ağam, paşam var mı’ diye bakmayacak. Aynaya bakıp kendine diyecek ki, ‘Ben, daha iyi çalışmalıyım. İşimi daha iyi yapmalıyım ve kazanmalıyım.’ Kendinize olan güveninizi perçinleyecek, destekleyecek olan şey, kendi becerilerinizdir. O bakımdan, kendi kişisel gelişiminize çok çok önem vereceksiniz. Yaşam şeklinizi buna uygun olmalı. Enerjik olacaksınız. Sağlıklı olacaksınız. Asla ve asla bıkkınlığı hayatınıza yerleştirmeyeceksiniz. ‘Böyle gelmiş, böyle gider…’ Hayır! Hep beraber hayatı değiştireceğiz. Türkiye’nin ayaklarındaki bütün prangaları, bütün zincirleri söküp atacağız.”
“NİTELİKLİ İNSAN KAYNAĞINI VAR ETMELİYİZ”
“Takım olabilmek için sizlerin çevik, zihni açık ve sağlıklı bireyler olmanız lazım. Bu çok önemi. Şehirden ve şehirdeki yaşam kalitesinden bahsediyoruz. Elbette çevre önemli. Çevrenin korunması önemli. Yeşil ve doğa önemli. Yaşamın beslendiği o damarlar önemli. Bunları korumazsak; sen, ben olamayız. Çevreyi, doğayı koruyan ve önemseyen bireyler olmalıyız. Bunlar bizim yaşamsal varlığımızı koruyan yaşamsal önceliklerimiz olacak. Sizin varlığınız, bizim için çok değerli. İnanın sizinle beraber çok uzun ve çok değerli bir yol yürüyeceğimizi düşünüyorum. Türkiye’mizin bugün nüfusu 83 milyon 200 bin civarında açıklandı. Bir yandan ülkemizde hızlı bir nüfus artışı var. Dünyada her şeye rağmen en hızlı nüfusu artan ülkelerden biriyiz. Dolayısıyla bizim ülkemizde, şehirlerimizde nitelikli insan kaynağı var etmeli ve bu kaynakla geleceğe dair çok güzel işler üretme becerisini ortaya koymalıyız. Günün teknolojileri üzerinden, günün insan kaynakları bilimini, insan kaynaklarının varlığına entegre etmiş bir biçimde, sağlıklı çalışma ekosistemleri kurmalıyız. Her bireyin birbirini motive ettiğini, birbirini ezen değil, destek sağladığı ortamları var etmeliyiz. Böyle davranır, böyle ortamlar oluşturursak kesinlikle ülkemiz mutlu olur. Aksi taktirde talimat alan ve talimatları yerine getiren bir topluma doğru gideriz.”
“ÇAĞI YAKALAMAK ZORUNDAYIZ”
“Çağı yakalamak zorundayız. Bu konuda eğitim çok önemli. Meslek eğitiminiz bitti; yaşama atıldınız. Şimdi biz, sizden, daha üst makamları istiyoruz. Oralara ulaşmanızı istiyoruz. Bu rekabeti, tümüyle akılla, bilimle yönetmek istiyoruz. Birbirinizi dinlemenizi, birbirinizi anlamanızı, fikirlerinizi beyan etmenizi istiyoruz. Özgün ve özgür bireyler olmanızı istiyoruz. Tahakküm altında, fikirlerinizin zincirlendiği hiçbir ortam istemiyoruz. Gelişime açık, sahada yaşadığınız şehirle ilgili her olaya ilgili olmanızı istiyoruz. Çünkü artık siz, bu şehre hizmet eden insanlarsınız. Bu duygularla hareket ettiğinizde, göreceksiniz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde tarihinin en dinamik, en çevik, en başarılı, en sürdürülebilir performansı ortaya koyan, motivasyonu yüksek, hak edenin hak ettiği yere ulaştığı bir çalışma ortamı yaratmış oluruz.”